

BSekonomi.com farkıyla sizlerle piyasada nadir ancak kıymetli bulduğumuz Dr. Artunç Kocabalkan’ın vizyonundan bazı raporlar ve haberleri paylaşıyoruz. Bu Raporlardan birini daha sizler için yayınlıyoruz. UBS’in “What Makes a Reserve Currency?” (Bir Parayı Rezerv Para Yapan Nedir?) başlıklı raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Başekonomist Yorumu
Yazar: Paul Donovan – UBS GWM Başekonomisti
Rezerv paralar, hem merkez bankaları hem de özel şirketler ve bireyler için uluslararası anlamda güvenli değer saklama araçlarıdır. Bu paralar, gerektiğinde kullanılmak üzere bir kenara ayrılan “zor gün fonlarıdır”; yatırım getirisi ise ikincil bir önceliktir. Rezerv para olmak, paranın saklandığı ülke için borçlanma maliyetlerini düşürür.
1947’den bu yana ABD doları, baskın ancak tek olmayan rezerv para konumundadır. Son yıllarda bu rolü, diğer para birimlerinin pazar payını artırmasıyla aşınmaya uğramıştır.bulunan Rezerv paralar, hem merkez bankaları hem de özel şirketler ve bireyler için uluslararası anlamda güvenli değer saklama araçlarıdır. Bu paralar, gerektiğinde kullanılmak üzere bir kenara ayrılan “zor gün fonlarıdır”; yatırım getirisi ise ikincil bir önceliktir. Rezerv para olmak, paranın saklandığı ülke için borçlanma maliyetlerini düşürür.
1947’den bu yana ABD doları, baskın ancak tek olmayan rezerv para konumundadır. Son yıllarda bu rolü, diğer para birimlerinin pazar payını artırmasıyla aşınmaya uğramıştır.
Bir paranın rezerv statüsü kazanması için mükemmel olması gerekmez, yalnızca alternatiflerinden daha iyi olması yeterlidir. Bu kriterlerden bazıları açısından doların avantajı daha da zayıflayabilir, ancak rezerv statüsü tamamen ortadan kalkmayacaktır.
Hem hükümetler hem de şirketler, uluslararası düzeyde nakit tutmak zorundadır. Bu nakit “rezerv” olarak tutulur ve bu paraların saklandığı para birimleri “rezerv para” olarak adlandırılır. Basitçe anlatmak gerekirse, rezervler acil durumlar için saklanan fonlardır; zenginleşmek veya sürekli gelir üretmek için değildir.
Birden fazla rezerv para mevcuttur, ancak dolar hâlâ en önemlisidir.
Merkez bankalarının döviz rezervlerinin yarıdan fazlası hâlâ dolarda tutulmaktadır. 2024 UBS Rezerv Yöneticisi anketine göre, merkez bankaları ve egemen fonlar, rezervlerinin ortalama %55’ini dolarda tutmaktadır — bu oran geçen yıla göre değişmemiştir. IMF verileri dolara ait rezerv payının yıllar içinde azaldığını gösterse de, dolar hâlâ rezervlerin yarısından fazlasını oluşturuyor.
Ancak özel sektör rezervleri, merkez bankaları ve egemen fonlardan daha önemli hale gelmektedir. Uluslararası ticaret ve finansı yönetmek için şirketler nakit rezerv tutmak zorundadır. Bu rezervler daha hareketlidir.
Bir para biriminin rezerv para olması, dış ticarette ödeme aracı olarak kullanılmasından farklıdır. Önemli olan, ticaretin getirilerinin nereye yöneldiğidir. Örneğin, Avrupa’nın AB dışına yaptığı ihracatın yarısından fazlası euro ile satılsa da, bu doların rezerv statüsünü doğrudan etkilemez.
Rezerv para ihraç eden ülke, daha düşük borçlanma maliyetine sahip olur. Çünkü rezervler genellikle nakit ya da devlet tahvili şeklinde tutulur. Bu da hem kamu hem özel borçlanma maliyetlerini düşürür. Sermaye girişleri arttığı için para birimi değerine kıyasla faizler daha düşük kalır.
Ayrıca merkez bankası rezervleri genellikle hisse senedi gibi volatil varlıklar yerine devlet tahvillerinde tutulur. Kısa vadede rezervlerin para dağılımı pek değişmediğinden, rezerv para birimi için yarı-garantili bir finansman kaynağı oluşur.
Rezerv para olarak doların kullanımı, dünya ticaretine bağlıdır. Ancak küresel ticaretin büyük kısmı şirket içi (örneğin bir şirketin iki farklı ülkedeki birimleri arası) olduğundan, tüm ticaret rezerv ihtiyacı yaratmaz.
Ekonomik milliyetçilik, tedarik zincirlerinin yerelleşmesi ve ticaretin GSYİH içindeki payının azalması, dolar rezervlerine olan talebin yavaşlamasına neden oluyor.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) diğer merkez bankalarına sunduğu swap anlaşmalarını sona erdirme olasılığı, rezerv statüsüne dair belirsizlik yaratmaktadır. Bu swap’lar acil durumda diğer merkez bankalarının dolara ulaşmasını sağlar. Bu sistemin sorgulanması bile rezerv para rolünü zayıflatabilir.
ABD tahvil piyasası büyüklüğü nedeniyle doların tamamen yerini almak zor. Ancak euro, frank gibi para birimleri rezervlerde daha fazla pay alabilir. İsviçre Merkez Bankası’nın rezervlerinin üçte birini euro olarak tutması buna örnektir.
Ayrıca, merkez bankalarının altın alımlarının artması da önemli. Altın dolar bazında işlem gördüğünden, bu hareket dolara dolaylı destek sağlar.
Rusya’nın rezervlerinin dondurulması, İran’ın varlıklarına 1979’da el konulması gibi olaylar, diğer ülkelerde “ben de sıradaki olabilir miyim?” korkusunu tetikleyebilir. Bu da rezervlerin çeşitlendirilmesine neden olabilir.
Ayrıca göç politikaları, basın özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi konular da özel sektörün ABD’de rezerv tutma güvenini etkileyebilir. Medyada çıkan olumsuz haberler, yabancıların ABD’deki rezervlerinin güvenli olmadığı algısını doğurabilir.
