
ABD Doları etrafında son aylarda artan karamsar söylemler, piyasadaki fiyatlamalarla karşılaştırıldığında fazla abartılı görünüyor. ABD Dolar Endeksi (DXY), pazartesi günü 97,77 seviyesinde işlem gördü; bu, temel faiz farklarına göre yalnızca %1’lik bir iskonto anlamına geliyor. Nisan ortasında Trump’ın “Kurtuluş Günü tarifeleri” sonrası %5,6’ya kadar çıkan risk primi, bugün %1,6 civarında seyrediyor.
Uzmanlara göre, bu farkın azalması satışların en yoğun evresinin sona erdiğini gösteriyor. IMF verileri de tabloyu destekliyor: Yılın ilk çeyreğinde dolar hâlâ küresel rezervlerin yaklaşık %60’ını oluşturuyor. Yani yatırımcıların kısa vadeli şüphelerine rağmen, rezerv para statüsünde köklü bir sarsıntı yaşanmış değil.
Piyasanın en kritik gündemi Fed başkanlığı. Başkan Powell’ın yerine gelecek ismin daha güvercin bir çizgi izlemesi halinde, 2025’te piyasanın beklediğinden daha fazla faiz indirimi gündeme gelebilir. Bu, dolarda zayıflık ihtimalini artırırken, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere ve Kanada merkez bankalarının gevşeme döngüsünün sonuna yaklaşması farklı bir denge yaratıyor. Japonya tarafında ise faiz artışlarının hızlanma olasılığı, doların karşısındaki tabloyu çeşitlendiriyor.
Buna karşın, son yıllarda faiz farklarına dayalı dolar tahminleri sık sık yanıldı. Bu da, piyasanın beklediğinden farklı bir sürpriz ihtimalini açık tutuyor.
Fikret Önder: “Altın yükselişi genelde enflasyonun artacağına işaret eder; bu da faizlerin çok düşmeyeceği, dolarda sert zayıflık olmayacağı anlamına gelir. Ama en geç mayısta güvercin bir başkanla, enflasyona rağmen faiz indirimleri başlayabilir. Bu belirsizlik yüzünden görüşler çok farklı.”
Hatipson Özgür Hatipoğlu: “Yeni başkanın işi zor. Enflasyon inmeden agresif indirim yapması rasyonel olmaz. Veri seti bu şekildeyken, kim gelirse gelsin elini kolay kullanamayacak.”
Doların hikâyesi “son” değil; daha çok bir dip süreci.
