● Çin, küresel ticarette dolarsızlaşmayı hızlandırıyor: 2000’lerin sonlarından bu yana yuanın uluslararasılaşması, Pekin’in finansal egemenlik stratejisinin merkezinde yer alıyor.
● SWIFT’e alternatif sistemler kuruldu: Sınır Ötesi Ödeme Sistemi (CIPS) ve dijital yuan gibi altyapılar, ABD dolarına bağımlılığı azaltıyor.
● Türkiye de dahil 25 ülkeyle swap hattı kuruldu: Londra’dan Seul’e uzanan takas bankaları ağı, yuanın küresel likiditesini derinleştiriyor.
Çin Halk Cumhuriyeti, 2000’lerin sonlarından itibaren finansal sistemini yeniden yapılandırarak yuanı küresel ticaretin merkezine taşımak için kapsamlı bir strateji izliyor. Amaç net: ABD dolarına olan yapısal bağımlılığı azaltmak ve Çin’in küresel finans üzerindeki nüfuzunu artırmak. Bu dönüşüm, yalnızca para birimi politikasından ibaret değil; Çin’in büyüyen ekonomik ağıyla birlikte finansal mimarisinin de çok kutuplu hale gelmesini hedefliyor.
Dolar Kıskacından Çıkış: Yeni Finansal Mimari
2000’lerin başına kadar yuan, konvertibl olmayan, sıkı sermaye kontrolleriyle çevrili bir para birimiydi. 2004’te Hong Kong’da kişisel yuan hesaplarına izin verilmesiyle başlayan serbestleşme, Çin’in finansal sınırlarını ilk kez gevşetti. 2009 itibarıyla Hong Kong’daki yuan mevduatları 12 milyar ¥’den 59 milyar ¥’ye yükseldi; şehir kısa sürede dünyanın ilk offshore yuan üssü haline geldi. Bu adım, Çin’in “küresel yuan ekosisteminin” doğuşunu simgeliyordu.
2007–2008 küresel krizi sonrası dolar merkezli sistemin kırılganlığı Pekin için stratejik bir uyarı oldu. 2007’de Çin Kalkınma Bankası, Hong Kong’da ilk kez yuan cinsinden tahvil (dim sum tahvilleri) ihraç ederek, McDonald’s ve Asya Kalkınma Bankası gibi kurumların da katıldığı offshore borçlanma piyasasını doğurdu. Bu piyasa 2013’e gelindiğinde 310 milyar ¥ büyüklüğe ulaştı. Aynı dönemde Tayvan, Singapur ve Londra gibi finans merkezleri de kendi yuan tahvil pazarlarını kurdu.
Ticarette Doların Dışına Çıkmak
Çin, 2008’de sınırlı bölgelerde başlattığı Sınır Ötesi Ticaret Hesaplaşma Pilot Projesi ile ihracat ve ithalat işlemlerinin yuan üzerinden yapılmasına izin verdi. 2014’e gelindiğinde bu program 5,9 trilyon ¥’luk hacme ve Çin’in toplam ticaretinin %22’sine ulaşmıştı. Aynı yıllarda Arjantin, Brezilya, Türkiye, Güney Kore ve Birleşik Krallık gibi ülkelerle imzalanan merkez bankası takas anlaşmaları, yuanın bölgesel ticarette doğrudan kullanımını mümkün kıldı.
2010 itibarıyla Çin ve Rusya ikili ticarette dolar yerine kendi para birimlerini kullanmaya başladı; 2011’de Japonya da bu düzene katıldı. Böylece Asya-Pasifik hattında dolar dışı ödeme altyapısının temelleri atıldı. 2013’te Şanghay Serbest Ticaret Bölgesi açıldığında ise yuan, Serbest Ticaret Hesapları üzerinden offshore piyasalarla daha özgür dolaşabilir hale geldi.
Dijital Yuan ve SWIFT Alternatifleri
Pekin’in stratejisinin en kritik ayağı, ABD merkezli finansal ağlardan bağımsızlık. Bu amaçla 2015’te kurulan Çin Uluslararası Ödeme Sistemi (CIPS), SWIFT’e doğrudan alternatif olarak çalışıyor. Yine aynı dönemde dijital yuan geliştirilerek, Çin’in kendi blokzincir tabanlı ödeme altyapısını test etmesi sağlandı. Bu sistem, özellikle yaptırım riski altındaki ticaret partnerleri için cazip hale geldi.
2018’de Şanghay Uluslararası Enerji Borsası’nda yuan cinsinden petrol vadeli işlemlerinin başlaması, Çin’in enerji ticaretinde dolar hegemonyasına meydan okuması anlamına geldi. Dünya Bankası da 2016’da ilk kez yuan cinsinden SDR tahvilleri ihraç ederek bu yeni finansal düzeni tanıdı.
Küresel Ağ: Londra’dan Ankara’ya
Bugün Çin, Asya’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir offshore yuan ağı kurmuş durumda. Hong Kong, Singapur, Seul ve Taipei Asya ayağını oluştururken; Londra, Frankfurt, Paris ve Lüksemburg Avrupa’daki merkezler olarak öne çıkıyor. Kanada, İsviçre ve Avustralya da 2010’ların ortasından itibaren takas hatları kurarak yuan cinsinden işlem yapmaya başladı.
Türkiye de bu zincire dahil oldu: 2025’te Çin ile yuan takas sistemi kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Bu adım, Türkiye’nin dış ticaretinde döviz çeşitliliğini artırma hedefiyle örtüşüyor ve iki ülke arasında enerji, lojistik ve altyapı ödemelerinde yuan kullanımının önünü açıyor.
Stratejik Sonuç: “Yuan Çağı” Başlıyor mu?
2020’ye gelindiğinde yuan, küresel döviz cirosunun %4,3’ünü oluşturuyor, 70’ten fazla merkez bankasının rezervlerinde yer alıyordu. Ancak küresel ödemelerdeki payı hâlâ %2 civarında. Buna rağmen eğilim açık: Çin, dolar dışı çok kutuplu bir finansal düzenin en güçlü adayı haline geliyor.
ABD yaptırımlarının ve borç tavanı krizlerinin dünya finansında yarattığı güvensizlik, yuanın cazibesini artırıyor. Çin’in CIPS ve dijital yuan gibi araçlarla oluşturduğu “finansal tampon”, geleceğin ticaret sisteminde bir alternatif omurga yaratıyor.
Sonuç olarak, bu dönüşüm yalnızca Çin’in hikayesi değil; doların tek hakim güç olduğu dönemin kırılmakta olduğunun göstergesi. 2020’lerin ikinci yarısında dünya ekonomisi, bir “çoklu rezerv” çağının eşiğinde duruyor — merkezinde ise Çin’in adım adım güçlenen yuanı var.






