BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Kimi kısaca 9/24 diyor. Geçen yıl 24 Eylül’de Çinli yetkililer, can çekişen borsada bir ralli yaratmaya karar verdi. Merkez Bankası, finansal düzenleyicilerle birlikte hareket ederek faizleri ve bankaların zorunlu karşılık oranlarını düşürdü. Şirketlerin kendi hisselerini geri almasını ve kurumsal yatırımcıların bilançolarını kaldıraçla büyütmesini kolaylaştırdı. Piyasalar mesajı aldı. Amerikalı hedge fon yöneticisi David Tepper, “Her şeyi alın” tavsiyesinde bulundu.
Aradan bir yıl geçtiğinde, Şanghay Bileşik Endeksi—Şanghay Borsası’nda alınıp satılabilen hemen her şeyi kapsayan gösterge—yaklaşık %40 yükselmişti. Rallinin ilk dönemlerinde gücünü mali teşvik beklentilerinden ve yerli yapay zekâya yönelik heyecandan aldı. Daha yakın zamanda ise hükümetin fiyat savaşlarını ve diğer yıkıcı rekabet türlerini caydırma çabaları sayesinde ivme kazandı; tüketiciler için iyi olan bu tür uygulamalar, hissedarların son sözü söylediği kârlar için kötüydü. Geçen ay endeks, on yıl aradan sonra ilk kez 3.800’ü aştı. Ancak hükümetin nihai amacı sadece piyasayı canlandırmak değildi. Aynı zamanda piyasanın ekonomiyi de canlandırmasını umuyordu. Ne yazık ki ekonomi bu mesajı almayı reddetti.

Yüksek hisse senedi fiyatları, hissedarların kâğıt üzerindeki servetini ve moralini artırarak harcamalarını teşvik edebilir — ekonomistlerin “servet etkisi” dediği durum. Yüksek değerlemeler aynı zamanda şirketlere işlerini genişletme imkânı ve motivasyonu verir. Bunun ötesinde, canlı ve hareketli bir borsa, hisse alım-satımını ve finansmanını üstlenen aracı kurumların, dealer’ların ve bankaların da işine yarar. Bu hizmetler elle tutulur olmasa da ekonominin bir parçasıdır.
Borsa canlanması, hanehalkının risk iştahını artırmış gibi görünüyor. Yıllarca, özellikle covid-19 pandemisi sırasında nakit biriktirdikten sonra, artık banka mevduatlarını daha yavaş tempoda artırıyorlar. Öte yandan, 9/24’ten bu yana Şanghay’da açılan yeni hisse alım-satım hesaplarının sayısı Eylül sonuna kadar 30 milyonu aşabilir. Boğalar, mevduatlardan hisse senetlerine doğru “tektonik bir kayma” olasılığından umutla bahsediyor. Ralli başlamadan önce, merkez bankasının üç aylık anketine göre, kentli mevduat sahiplerinin yalnızca %12’si daha fazla yatırım yapmaya eğilimli olduğunu söylüyordu. Bu oran bu yılın ilk çeyreğinde %14’e çıktı, ancak o zamandan beri biraz geriledi.
Ancak piyasaya olan daha büyük güven, ekonomiye dair iyimserliği tetiklemedi. Pandemi sırasında çöken tüketici güveni hâlâ düşük. Hanehalkı mal ve hizmet harcamaları da hayal kırıklığı yaratıyor. Perakende satışlar Ağustos’ta yıllık bazda, enflasyona göre düzeltilmeden, sadece %3,4 büyüdü. “Her şeyi al” tavsiyesi, borsa salonlarından mağaza raflarına taşmadı.
Peki ya şirket harcamaları? Hong Kong bu yıl bir halka arz patlaması yaşadı. Ancak anakara borsalarında ilk halka arzlar (IPO) durgundu. 2024 Nisan’ında düzenleyiciler, yılın başındaki borsa çöküşünün ardından listeleme standartlarını yükseltti. Bu çöküş, menkul kıymetler düzenleyicisinin başındaki Yi Huimin’in görevine mal olmuştu. Daha sıkı standartlar, yatırımcı haklarını güçlendirip yeni hisse arzını sınırlayarak piyasa ivmesini korumaya yardımcı olsa da, borsayı sermaye kaynağı olarak kullanmayı da zorlaştırdı. Ağustos’a kadar geçen bir yıllık dönemde finans dışı şirketlerin topladığı paranın yalnızca %1’i hisse piyasasından sağlandı. Çinli düzenleyiciler, bireysel yatırımcıları koruma kalkanına sararken, iş yatırımlarının üstüne ise ıslak bir örtü sermiş oldu. Bu arada Yi, “ciddi disiplin ihlalleri” nedeniyle soruşturuluyor.
Çin borsası firmalar için pek az sermaye kaynağı olmuştur. Yine de yatırım için parayı sağlamasa bile motivasyon sağlayabilir. Teoride, piyasalar şirket varlıklarına bunları yeniden üretme maliyetinden daha yüksek bir değer biçtiğinde, firmalar genişlemeye hevesli olur. Pratikte işler farklıdır. Ağustos’a kadar geçen yılda sabit sermaye yatırımları %6’dan fazla düştü. Hükümetin yıkıcı rekabete — kapasitenin pervasız genişlemesi dahil — karşı aldığı tedbirler buna katkıda bulunmuş olabilir. Kurumsal ihtiyat, şirketlerin kârlılığı ve piyasa değeri açısından faydalı olsa da, düşüncesiz bir yatırım atağı talep açısından daha yararlı olurdu.
Borsa yalnızca ekonominin barometresi değildir; aynı zamanda onun bir parçasıdır. Piyasaya hizmet eden finans kurumları — krediyle hisse alımı, aracı hesaplar ve benzeri — GSYH’ye katkıda bulunur. Bazen büyümeyi ölçülebilir şekilde artırırlar. 2015’teki borsa balonu sırasında bu faaliyetler patlama yaşadı. Hisse işlem hacmi 2015’in ikinci çeyreğine kadar geçen yılda %900’den fazla arttı. Wuhanlı bir kadın, ticaret saplantısı yüzünden eşini kaybettiğini çevrimiçi dile getirince “borsa dul’u” olarak anıldı. Evliliklere olumsuz katkısı olsa da, bu finansal hareketlilik sektörü, 2015’in ikinci çeyreğinde bir önceki yıla kıyasla nominal %23 büyüttü. O yılki ekonomik büyümenin yaklaşık %16’sı buradan geldi.
Bu kez, artan işlem hacimleri GSYH üzerinde daha sınırlı bir etki yarattı: finans sektörü bu yılın başından itibaren geçen yıla kıyasla nominal yalnızca %4 büyüdü. Bunun bir nedeni, aracıların ücretlerinin düşmesi; sağladıkları hizmetlerin kayda geçen değerini azaltıyor. Nomura’dan Lu Ting’e göre, ortalama komisyon 2014’te %0,08 civarındayken bugün %0,02’ye kadar geriledi. Hisse senedi işlemlerindeki patlama ayrıca, sektöre hâlâ hakim olan Çin bankalarının zayıf kârları tarafından gölgede bırakıldı.
2015 ile diğer paralellikler hükümeti tedirgin ediyor. Geçen yılki ralli, on yıl önceki çılgın balondan daha uzun sürdü bile. Marj finansmanı — yani aracı kurumlardan borç alınarak hisse alımı — 2015 rekorunu aştı. Geçen ay bir aracı kurum marj gerekliliklerini artırarak müşterilerinin alabileceği kaldıraç miktarını sınırladı. Bloomberg’e göre düzenleyiciler, bankalara da diğer kredilerin hisse alımlarında kötüye kullanılmasını araştırmaları talimatı verdi. Sosyal medya platformlarına, boğa piyasasına fazla reklam yapmamaları uyarısı gönderildi.
Hükümetin yeni bir balondan korkması anlaşılır bir durum. Bu korku, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını veya zorunlu karşılıkları daha fazla düşürmesini geciktirebilir. Ancak tereddüt de riskler barındırıyor. Deflasyon yerleşmiş durumda: fabrika çıkış fiyatları 35 aydır yıllık bazda düşüyor. Tüketici fiyat enflasyonu Ağustos’ta negatife döndü. İhracatın zayıflaması ve emlak krizinin sürmesi hâlinde ekonomik yavaşlama daha da kötüleşebilir. Merkez Bankası, ekonomiyi canlandırma umuduyla bir yıl önce borsa rallisini başlatmıştı. İronik olan şu ki, yetkililerin, ortaya çıkardıkları şeyden duydukları korku, rallinin sağladığı faydadan daha fazla ekonomik zarar verebilir.