
Çin, 1 trilyon dolarlık rekor dış ticaret fazlası sonrası artan tarifelere karşı küresel kurumlara “serbest ticareti koruyun” çağrısı yaptı. Analistler, Çin’in ihracata bağımlı büyüme modelinin küresel korumacılığı tetiklediğini ve Pekin’in bunu değiştirmeye niyetli görünmediğini söylüyor. ABD ve Avrupa, Çin’den iç talebi güçlendirecek reformlar talep ediyor; aksi halde daha fazla tarife baskısı kapıda.
Çin’in kasım ayında açıkladığı 1 trilyon dolarlık rekor ticaret fazlası, küresel ekonomideki güç dengelerini yeniden geriyor. Pekin, ABD ve Avrupa’nın yükselen tarife duvarlarıyla karşı karşıya kalırken, Başbakan Li Çiang uluslararası kuruluşlara açık çağrı yaptı:
“Korumacılığın karşılıklı yıkıcı sonuçları artık çok net.”
Bu mesaj, Çin ihracatının ABD tarifelerinden kaçıp Avrupa, Avustralya ve ASEAN pazarlarına kaydığı bir dönemde geldi. Çin ekonomisi 2025’in %40’ına yakın küresel büyüme katkısı veren dev bir dış talep motoruna dönüşmüş durumda. Ancak bu model, tam da Batı’nın itiraz ettiği şey: Çin büyüyor ama küresel tüketim yükünü üstlenmiyor.
Avrupa başkentleri bu nedenle sabırsız. Macron’un tarife tehdidi, Brüksel’in kritik mineraller paketini açıklaması ve Madrid–Berlin hattının üst üste Pekin’e gitmesi, baskının dozunu gösteriyor.
Batı’nın temel mesajı şu:
“Dev ticaret fazlan küresel sistemi bozuyor; iç tüketimi artır, ekonomiyi dengeli hale getir.”
Ancak Pekin’in üretim odaklı modeli terk etmeye niyeti yok gibi. Çin, yeni teşviklerden kaçınırken büyümeyi altyapı yatırımlarıyla tutmayı tercih ediyor. Bu durum, Washington ve Brüksel’de “tarifeler daha da genişler mi?” sorusunu öne çıkarıyor.
HSBC ve CFR analizleri, Trump’ın tarifelerinin Çin ihracat makinesini durduramadığını; aksine Çin’in sadece yeni pazarlar bularak fazlasını artırdığını gösteriyor. Bu nedenle birçok ekonomist, ikinci tur tarifelerin artık kaçınılmaz bir siyasi refleks haline geldiği görüşünde.
Küresel ekonomi yeni bir denge arıyor. Çin’in ihracat dalgası sürdükçe, tarifeler hem daha sık hem daha sert hale gelecek. Herkes Pekin’in kapısını çalıyor — ancak Çin hâlâ kapıyı açmaya hazır görünmüyor.
