
Kayseri’de, Bulgaristan göçmeni bir baba ile Kayserili bir annenin çocuğu olarak başlayan bir hayat hikâyesi… Hamdi Akın’ın öyküsü, sıradan bir girişimcilik macerası değil; Türkiye’nin iş dünyasında vizyon, cesaret ve istikrarın nasıl bir araya geldiğinin somut kanıtı.
İlkokul yıllarında okul kapısında çekirdek, Tommiks ve Teksas dergileri satarak başlayan ticaret tutkusu, onu erken yaşta girişimciliğe yönlendirdi. Bir apartman dairesinde küçük bir atölyede temelleri atılan serüven, yıllar içinde limanlardan havalimanlarına, enerji santrallerinden şehir hastanelerine uzanan dev yatırımlara dönüştü.
Hamdi Akın’ın en dikkat çeken özelliği ise vizyonu. Ona göre şirketler, kurucularının değil hissedarlarının. Bu yüzden kuruyor, büyütüyor ve zamanı geldiğinde satıyor. Ardından yeniden yeni yatırımlarla istihdam yaratıyor. Türkiye’de en çok şirket satışı gerçekleştiren iş insanlarından biri olarak biliniyor.
Hamdi Akın’ı farklı kılan; finansal disiplin, sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda odaklı bakış açısı. Nakit akışına verdiği önem sayesinde şirketleri krizlere karşı dayanıklı, yatırımları ise uzun vadeli oluyor. Ancak o sadece bir iş insanı değil; gençlere istihdam sağlıyor, kültür ve sanata destek veriyor, topluma geri vermeyi görev biliyor. Samimi, esprili tavırlarıyla “ulaşılmaz patron” algısını yıkarken, Fenerbahçe’ye olan tutkusu da onun duygusal yanını ortaya koyuyor.
Hamdi Akın, Terminal Kadıköy projesinin başlangıçta AVM veya otel olarak planlandığını ancak halkın tepkisi nedeniyle vazgeçildiğini belirtiyor. Kendisinin devraldığı proje, hem yeme-içme hem sanat-kültür hem de sporun bir arada olduğu bir yaşam merkezi haline getirildi. Ona göre bu yatırım, yalnızca ticari değil, sosyal bir kazanım.
Akın, kârlı olmayan ancak topluma değer katan projeleri “prestij projesi” olarak tanımlıyor. Bu projelerin şirket vizyonunu yansıttığını ve topluma geri vermek anlamı taşıdığını söylüyor. Terminal Kadıköy’ü de bu yaklaşımın bir sonucu olarak görüyor.
Akın, gıda enflasyonu artarken Terminal Kadıköy’de fiyatların erişilebilir tutulduğunu söylüyor. Mutfak Sanatları Akademisi ile işbirliği sayesinde hem kalite hem uygun fiyat sağlandığını vurguluyor. Ayrıca eğitimli gençlerin istihdam edilmesinin toplumsal katkı yarattığını belirtiyor.
Hamdi Akın, gastronominin artık dünya çapında büyük bir sektör haline geldiğini ifade ediyor. Fusion mutfakların öne çıktığını, şeflerin yaratıcılığının yeni tatlar ortaya koyduğunu söylüyor. Türkiye’de özellikle hamburger rekabetinin arttığını belirtiyor ve Terminal Kadıköy’deki Smash Burger konseptinin yoğun ilgi gördüğünü aktarıyor.
Akın, Terminal Kadıköy’ün Devlet Demiryolları’na, Kadıköy halkına ve yatırımcıya değer kattığını belirtiyor. Projenin “win-win” bir örnek olduğunu vurguluyor. Hem devletin hem halkın hem de yatırımcının kazandığını ifade ediyor.
Hamdi Akın, Türk futbol kulüplerinin kârlı yatırımlar olmadığını ancak doğru yönetimle bu durumun değişebileceğini söylüyor. Avrupa’daki sahiplik modellerini örnek gösteriyor. Ona göre Türkiye’de de bir gün bu yapının tartışılması gerekiyor.
Akın, Ali Koç’un gelir ve borçları ayırarak kulübün geleceğini güvence altına almasını çok önemli buluyor. Bu sayede finansal şeffaflık sağlandığını belirtiyor. Ona göre bu yaklaşım adil rekabet ortamı yaratıyor.
Hamdi Akın, borç ya da cirodan daha önemli olanın nakit akışı olduğunu vurguluyor. Şirketlerin ve kulüplerin nakit yönetimindeki zafiyetle batabileceğini söylüyor. Taraftar desteği ve statların dolmasıyla kulüplerin bu sorunu aşabileceğini belirtiyor.
Akın, kulüplerin siyasallaşmasının temel nedeninin gelir yetersizliği olduğunu söylüyor. Belediyelerin destek verdiği kulüplerin siyasi partilerle özdeşleştiğini ifade ediyor. Bu süreci kıracak tek gücün taraftar desteği olduğunu belirtiyor.
Akın, iş hayatında “hayır” demenin önemine dikkat çekiyor. Gereksiz yere “evet” denildiğinde hem karşı tarafın hem de kişinin zarar gördüğünü belirtiyor. Ona göre “hayırda hayır vardır.”
Hamdi Akın, Akfen’in üç ana halka açık şirketi olduğunu hatırlatıyor. Enerjide 2027’ye kadar 1200 MW portföy hedefi bulunduğunu söylüyor. Gayrimenkulde otel ve yaşam projelerine odaklandıklarını, inşaatta ise şehir hastanelerinin öne çıktığını vurguluyor.
Akın, PPP modelinin doğru bir sistem olduğunu ancak Türkiye’de yanlış uygulamalar yüzünden eleştirildiğini ifade ediyor. Ona göre sorun modelde değil, yanlış rakam ve garanti hesaplamalarında. Doğru uygulandığında bu modelin ülkeye büyük katkı sağlayacağını söylüyor.
