BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Hellfire füzeleri eskiden Afganistan dağlarındaki terörist sığınaklarını vururdu. Şimdi ise Karayipler’in parıldayan sularına yağıyor. Uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanan küçük tekneler ve mürettebatları ateş altında yok ediliyor. 15 Ekim’de son saldırının görüntüleri – son haftalardaki beşincisi – sosyal medyada viral oldu. Başkan Donald Trump, uyuşturucuya karşı yeni bir savaşı askeri güç kullanarak ve benzeri görülmemiş bir şiddetle yürütüyor. Venezuela’nın devlet başkanı Nicolás Maduro’yu “narko-terörist” diye niteliyor ve bu ülkeyi vurmakla tehdit ediyor. Taktik, teröre karşı savaşın birebir kopyası. Sorun şu ki Trump, şimdiye kadarki en yenilikçi ve izini sürmesi en zor uyuşturucu endüstrisinin peşine düşmüş durumda.
Amerikan başkanı hem dünya hem de özellikle kendi ülkesi için büyük bir sorunu tespit etti. Yasa dışı uyuşturucuların – özellikle kokain ve çoğu zaman başka maddelerle birlikte kullanılan sentetik opioidlerin (fentanil gibi) – tüketimi her yıl yaklaşık 600 bin kişinin ölümüne yol açıyor. Bu ölümlerin büyük kısmı opioid aşırı dozlarından kaynaklanıyor. Bu ölümler dünya ortalamasının yaklaşık on katı oranla orantısız biçimde Amerika Birleşik Devletleri’nde görülüyor.
Kokain ve sentetik opioidler akıl almaz ölçekte kâr sağlıyor. Kokainin bir kilosu laboratuvardan çıktığı fiyatın 120 katına satılabilirken sentetiklerde bu oran 1000’e kadar çıkabiliyor. Bu kârı ele geçirmek için verilen mücadele her yıl 100 bin kişinin daha ölümüne yol açıyor. Uyuşturucu parası zayıf devletleri çürütüyor ve milyonlarca vatandaşlarının ekonomik geleceğini yok ediyor. Üstelik sorun büyüyor. Tüketim Avrupa’da patlıyor, Afrika ve Asya’da hızla artıyor. Kaçakçılar yeni pazarlara ulaşmak için yeni rotalar oluşturdukça şiddet ve ölüm de peşlerinden geliyor.
Yükselen talep ve devasa kârlar, uyuşturucu satıcılarının iş yapış biçiminde bir devrime yol açıyor. Pablo Escobar’ı unutun. And Dağları’ndaki koka tarlalarından Miami sokaklarına uzanan dikey entegrasyonla kontrol edilen hiyerarşik kartel modeli yerini uzman taşeronlardan oluşan esnek, birbiriyle yarışan ağlara bıraktı. Büyük ve bilinen çeteler çoğu zaman uyuşturucuların sahibi ama zincirin sadece bir halkasını kontrol ediyorlar. Lojistik uzmanları, kiralık katiller, kimyagerler, kimyasal ara madde komisyoncuları ve dijital finansçılar zincirin geri kalanını oluşturuyor. Kârlar, kripto para konusunda uzman sınır ötesi Çinli para aklama grupları tarafından sisteme sokuluyor.
Bu dağınık ve dış kaynaklı model son derece uyumlu ve dirençli. Uzmanlaşma yeniliği teşvik ediyor; Pasifik’i geçip uyuşturucu taşıyan “narko denizaltıları” bunun göstergesi. Rotaları değiştirmek çok kolay. Bir yol kapatılırsa çeteler hemen başka bir taşeron kullanıyor. Sonuç olarak kaçakçılık ve şiddet hızla ve geniş bir alana yayılıyor.
Eskiden bağışık olduğu düşünülen ülkeler bile tehdit altında. Uykulu görünen Uruguay’da kaçakçılar yakın zamanda başsavcının evine saldırdı. Avrupa’nın bazı liman şehirlerinde, örneğin Anvers’te çete şiddeti tırmanıyor. Asya’ya uzanan rota genişlerken Fiji uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadele için orduyu çağırdı. Katmanlı kontrat sistemi, “görünmez narko” diye bilinen yozlaşmış siyasetçi ve iş insanlarının ticarete bulaşmasını kolaylaştırıyor. Ortaya çıkarılan her vakanın yanında ortaya çıkarılmayan yüzlercesi olduğu tahmin ediliyor.
Ölümleri, şiddeti ve yolsuzluğu azaltmanın en etkili yolu kokainin üretimini ve tüketimini yasallaştırıp düzenlemek olurdu. Bu, dünyanın en şiddetli suçlularını motive eden fiyat primini ortadan kaldırırdı. Tüketiciler doz ve kaliteyi bilmenin güveniyle tehlikeli sokak karışımlarından uzak dururdu. Hapishaneler boşalır, ceza sistemi daha ölümcül sentetiklere odaklanabilirdi. Ne yazık ki başlıca tüketici ülkelerde ne seçmenler ne de siyasetçiler buna sıcak bakıyor.
Bu nedenle hükümetler daha zayıf araçlarla yetinmek zorunda. Talep tarafında bağımlılık programları ve halk sağlığı kampanyaları çift yönlü kazanç sağlıyor. Uyuşturucu kaynaklı ölüm ve zararları azaltırken talebi düşürüyorlar. Bu çok önemli. Talep düşmeden arzı azaltmak – örneğin koka tarlalarını yok ederek – sadece fiyatları artırır. Bu da daha fazla arzı teşvik eder.
Arz tarafında Karayipler’de küçük tekneleri vurmak Trump’ın destekçileri arasında popüler olabilir ama büyük ihtimalle yasadışı ve sonuç vermeyecektir. ABD’ye giren sert uyuşturucuların çok azı artık Escobar dönemindeki gibi Karayipler üzerinden geliyor. Gelenler de kolayca Pasifik kıyısına yönlendirilebilir. Tekneleri yok etmek uyuşturucu sahiplerinin maliyetini pek artırmaz.
Bunun yerine hükümetler kaçakçılık ağlarının her halkasına dair istihbarat toplamaya ve bunları özellikle en güçlü olanları hedef alarak yargılamaya odaklanmalı. Bombalar tekne mürettebatını korkutabilir ama para babaları sonsuzluk havuzlarının başında polis görme ihtimalinden ve hesaplarının dondurulmasından korkar. Finansörler ve beyaz yakalı suç ortakları ortaya çıkarılmalı. İş yapmanın maliyeti yükseldikçe, özellikle talep de düşürülürse, teşvikler değişir.
Bu iş orduyu değil istihbaratçıları, polisi ve savcıları ilgilendirir. Kaçakçılar özellikle Latin Amerika’da polis, savcı, hakim ve siyasetçilerle iç içedir; bu nedenle suçluların devlete sızması büyüyen bir tehlikedir. Günümüzde çeteler Meksika’daki yerel seçimlerde kendi adaylarını çıkarıyor. Peru parlamentosu suçluları koruyan ve soruşturmaları felç eden yasalar çıkardı. Pasifik’te, Asya’da ve Avrupa’da zayıf devletler de risk altında.
Yine de umut ışıkları var. Trump yönetimi Meksika’da fentanille mücadelede ağırlıkla istihbarat odaklı bir yaklaşım kullanıyor. Çin’den de para aklama ağlarını temizlemesini istiyor. Başka yerlerde ise Amerika’nın yöntemi daha az etkili. Brezilya’da siyasi hesaplaşmalar için yaptırım uygularken, yolsuzlukla suçlanan siyasetçilerin Amerikan bankacılık sistemine dönmesine göz yumuyor ve içeride kara para aklama yasalarını sulandırıyor. Yasallaştırma olmadan yasa dışı uyuşturucuyla mücadele yokuş yukarı bir savaş. Bu maddelerin verdiği muazzam zararın azaltılması isteniyorsa, Trump stratejisini yeni narkonomiğin gerçeklerine göre değiştirmek zorunda kalacak, TikTok’ta Hellfire saldırıları ne kadar “şık” görünürse görünsün.





