BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
5 Eylül’de Birmingham’da Reform UK partisinin yıllık konferansı açıldığında, salona asılan bir pankart siyasette iktidarla muhalefet arasındaki farkı sergiliyordu: “Servet vergisinden güvende misiniz?” Sırıtan Nigel Farage’ın altın sikke tutan resmiyle birlikteydi. Yanında Farage’ın 280 bin sterlin kazandığı bir altın şirketinin reklamı vardı. Aynı gün, 180 kilometre ötede Downing Street’te Angela Rayner’ın ikinci evinde 40 bin sterlinlik damga vergisi eksik ödemesi yüzünden istifası sonrası Keir Starmer kabinesini büyük ölçüde değiştiriyordu. Yarım kabine yer değiştirirken siyasetin kuralı netleşti: iktidardayken her şey önemlidir, muhalefetteyken hiçbir şey.
Bir haftadır Rayner’ın vergileri manşetlerdeydi. Farage ise Birmingham’da vergi kaçırma yollarını reklam ederken, kendi ev alımında ne kadar damga vergisi ödediğini açıklamaktan kaçındı. Muhalefettekilerin günahları görmezden gelinir; iktidardakiler içinse küçük lüksler bile affedilmez. İşçi Partisi bakanlarının ilk yılındaki bedava konser bileti düşkünlüğü hâlâ konuşuluyor. Reform’da ise açgözlülük neredeyse bir şaka gibi: Farage konferansta imzalı forma ve fotoğrafını 100 sterline satıyordu.
Yeni bakanlar şimdiden iş dünyasından özür dilemekle meşgul. Yeni Ticaret Bakanı Peter Kyle yatırımcıları yatıştırmak için Amerika’ya gidiyor. Muhalefetteyken “iş dostu” görünen İşçi Partisi, iktidarda işveren vergilerini artırarak itibarını yitirdi. Reform’un yenilenebilir enerji karşıtı çıkışları ise şimdilik kulak ardı ediliyor. Konferansta muhtemel “gölge maliye bakanı” Richard Tice, rüzgâr türbinleri ve batarya yatırımlarını yırtıp attığı bir kâğıtla sahneden reddetti.
Dış politika da aynı tabloyu yansıtıyor. Yeni dışişleri bakanı Yvette Cooper, Trump yönetimiyle ilişkileri dengede tutmaya uğraşırken, Farage Beyaz Saray’a şirin görünmek için Trump’ın sağlık bakanı Robert F. Kennedy Jr.’ın favorisi olan bir aşı karşıtını konferansa çıkardı. Kraliyet ailesinin aşı yüzünden kansere yakalanmış olabileceğini iddia eden konuşma, dost gazetelerde bile mide bulandırdı; ama Trump dünyasında Reform’a puan yazdı.
Adalet Bakanlığı’na geçen David Lammy, dolu hapishaneler ve tıkanmış mahkemelerle uğraşmak zorunda. Reform’un sahnesine ise “Britanya’nın en sevilen siyasi mahkûmu” diye tanıtılan, göçmenler için otelleri ateşe verme çağrısından hapis yatmış Lucy Connolly çıktı. Pembe takımıyla kürsüye çıkan Connolly’ye ev sahibi, “Muhteşem değil miydi?” diye sordu. Refah bütçesi krizi de benzer: İşçi Partisi 5 milyar sterlin kesintide başarısız oldu; yeni sorumlu Pat McFadden isyanı bastırmak zorunda. Reform’un sözcüsü Lee Anderson ise sadece “Çalışanları ödüllendireceğiz, tembelleri değil” diyerek alkış aldı.
Konferansın kapanışında Farage “Disiplin!” diye bağırdı. Ertesi gün manşetler Downing Street kabusundan söz ederken, Birmingham Havalimanı yakınında Jackson 5’in hayatta kalan üyeleri Reform seçmenlerine şarkı söylüyordu. Seçim yarın olsa, Reform’un çoğunluk kazanma ihtimali yüksek. Bu, 2024 başında neredeyse yoktan var olmuş bir parti için olağanüstü. Ama şimdiden kibirle hareket ediyorlar. Britanyalıların bu partiyi kimin yönettiğini fark etmesi, belki iktidara geldikten sonra, belki daha önce olacak. O zamana dek hiçbir şeyin önemi yok—ta ki her şeyin olana dek.