BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Sir Keir Starmer, 26 Eylül’de Britanya’nın ulusal bir dijital kimlik sistemi getireceğini açıkladığında bunun soğuk ama en azından ölçülü bir destekle karşılanacağını beklemiş olabilir. Düşünce kuruluşları Britanyalıların bu fikre güçlü biçimde sıcak baktığını gösteren raporlar yayımlamıştı. Başbakan da günün en büyük kaygısını dile getirdi: Böyle bir sistem, yasa dışı çalışmayı önleyecek ve ülkenin kaçak göçmenler için cazibesini azaltacaktı.
Ama öyle olmadı. Açıklamadan sadece birkaç saat sonra YouGov anketi, kamuoyunun az da olsa çoğunlukla karşı çıktığını ortaya koydu. Popüler gazete Daily Mail politikayı “Doğu Almanya tarzı” diye niteledi. “Dijital kimlik kartları getirmeyin” başlıklı bir parlamenter dilekçe kısa sürede 2,7 milyon imza topladı. Kuzey İrlanda Başbakanı Michelle O’Neill planı “saçma” ve “kötü düşünülmüş” diye eleştirdi.
Starmer kendini çok riskli bir politika alanına atmış oldu. Pek çok Britanya hükümeti evrensel bir kimlik ispatı yolu getirmek istemişti. Sadece iki kez, dünya savaşları sırasında başarıya ulaşıldı; sonrasında uygulamalar ortadan kalktı. Bu aslında talihsizlik, zira Britanya güvenli bir dijital kimlik sistemine ciddi ihtiyaç duyuyor ve nasıl bir sistem istediğine karar vermek zorunda.
Avrupa ile kıyas
Ülke giderek bir istisna gibi görünüyor. Çoğu Avrupa ülkesi kimlik kartı veriyor ve bunlar dijital sistemlere bağlı. Bu kartlarla reçete yazdırmak, çocukları okula kaydetmek ya da belgeleri çevrim içi imzalamak güvenli biçimde yapılabiliyor. Hatta gizliliğe önem veren İsviçre’de bile 28 Eylül’de yapılan referandumda dijital kimlik kıl payı kabul edildi.
Tony Blair Enstitüsü’nden Alexander Iosad, “Her zaman kim olduğumuzu kanıtlamak zorundayız” diyor. Ancak Britanyalıların kullandığı yollar hem güvensiz hem de zahmetli. Yeni işe girenlerden pasaport istenir, içki almak için ehliyet gösterilir, evlenmek gibi daha ciddi durumlarda doğum belgesi talep edilir.
Yanıltıcı uygulamalar
Bazen bu, tam anlamıyla “kimlik tiyatrosu”dur. 2024 Eylül’ünde yapılan bir hükümet araştırması, işverenlerin %62’sinin ehliyetin çalışma izni kanıtı olarak kullanılabileceğini sandığını gösterdi (yanlış). Bazen de bu dağınıklık, vatandaşları devlete karşı savunmasız bırakıyor. 2018’deki Windrush skandalında, oturma hakkı olan göçmenler belgelerle kanıtlayamadıkları için mağdur edildi.
2029 hedefi ve belirsizlik
Hükümet, 2029 yazına kadar herkesin çalışma hakkını dijital kimlikle kanıtlamasını şart koşacağını söylüyor. Polislerin kimlik göstermeyi talep etmeyeceği belirtiliyor. Ancak ülkenin nasıl bir sistem inşa edeceği hakkında net bir şey yok. Asıl mesele şu: Devlet bunu ne kadar kendi başına yapmalı?
Mevcut altyapı
Zaten Avrupa tarzı sisteme benzeyen bazı adımlar atılmış durumda: vergi iadesi için “government gateway”, sağlık hizmetleri için NHS uygulaması, göçmenler için e-vize, “One Login” sistemi ve yakında dijital ehliyetler.
Öte yandan, özel doğrulama şirketleri de sahada. Çocukların erişmemesi gereken siteler için getirilen yaş kontrolü uygulamalarıyla bu firmalar gündeme geldi. Hükümet bu endüstrinin büyümesini destekliyor ve yakında alkol satın almak için de özel doğrulama servisleri kullanılabilecek.
Devlet mi özel sektör mü?
Yoti firmasından Robin Tombs, “Hükümet dikkatli olmalı” diyor. Tekelleşme, tutarlılık sağlar ama rekabeti ve yeniliği bastırır. Zaten devlet sistemlerinde sorunlar yaşanıyor. E-vize sahipleri, çalışma ya da kiralama haklarını kod üreten sitelerden kanıtlamak zorunda; süreç sık sık bozuluyor. AB göçmenlerini temsil eden the3million grubu, kart verilmesini savunuyor.
Kuzey İrlanda meselesi
Devletin rolünü azaltmak, başka bir sorunu da hafifletebilir. O’Neill’in itirazı kısmen anayasal: Hayırlı Cuma Anlaşması, Kuzey İrlanda’dakilere isterlerse İrlanda kimliği taşıma hakkı tanıyor. Dijital sistem ne kadar “Britanya hükümeti damgalı” görünürse, Kuzey İrlandalıların o kadar büyük kısmı buna katılmayı reddedecek.