BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Bu haftaki açıklamayla birlikte Avrupa Birliği’nin çelik ithalatına sert tarifeler uygulayacağı netleşti — bu da zaten Donald Trump’ın uyguladığı %25’lik Amerikan tarifelerinin ardından Britanya için çifte darbe anlamına geliyor.
ABD’ye yapılan ihracat önemli olsa da, Avrupa pazarı Britanya çeliği için hayati: ülkenin toplam ihracatının %80’i AB’ye gidiyor, yılda üretilen 4 milyon ton çeliğin yaklaşık yarısı Birlik ülkelerine satılıyor. Yeni düzenlemeyle AB, gümrüksüz kota miktarını yarıya indirecek ve kalan ithalata %50 gümrük vergisi koyacak.
“Britanya çelik sektörünün gördüğü en büyük kriz”
Sanayiden gelen tepkiler kasvetliydi.
UK Steel direktörü Gareth Stace, AB’nin bu hamlesini
“Britanya çelik endüstrisinin karşılaştığı en büyük kriz,”
olarak nitelendirdi.
Sorun sadece İngiltere’ye özgü değil: Batı’daki tüm çelik üreticileri üçlü bir baskı altında:
- Devlet destekli Çin rekabeti,
- yüksek enerji maliyetleri,
- yeşil üretime geçişin mali yükü.
Çelik, ekonomik değerinin ötesinde politik bir sembol.
Savunma sanayii için stratejik öneme sahip ve genellikle yüksek işsizlik oranına sahip bölgelerde üretiliyor.
Bu nedenle hükümet, yılın başında Scunthorpe’taki ülkenin son yüksek fırınlarını açık tutmak için acil yasa çıkarmıştı.
Başbakan Sir Keir Starmer, AB’nin açıklamasının ardından Scunthorpe ve Galler’deki Port Talbot tesislerine yapılan desteği hatırlatarak,
“Britanya çeliğini ayakta tutmaya kararlıyız,”
dedi.
Küresel çelik savaşı: herkes kendi sanayisini koruyor
Ancak çeliğin politik gücü sadece Londra’da değil.
Trump yönetiminin ısrarla tarifelere sarılması, Washington’daki milliyetçi sanayi refleksini gösteriyor.
Benzer şekilde, AB de kendi üreticilerini koruma gerekçesiyle adım atıyor.
Danışmanlık şirketi Flint Global’dan Sam Lowe,
“Britanya bu ticaret savaşında ana hedef olmasa da, kolayca yan hasar görebilir,”
diyor.Gerçekten de bu durum, art arda yükselen korumacılık duvarları arasında
Britanya’nın büyük ticaret bloklarının dışında kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
- Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn AB’nin Genişletilmiş Ekonomik Alanı’nda oldukları için etkilenmeyecek.
- Ukrayna, jeopolitik gerekçelerle muhtemelen ayrıcalıklı erişim kazanacak.
- Ama Brexit sonrası Britanya, AB üreticileri için doğrudan rakip olarak görülüyor ve bu yüzden “özel muamele” bekleyemiyor.
Brexit’in görünmeyen maliyeti
Brexit yanlıları, ülkenin AB’den ayrılışının büyük zarar getirmediğini savunmayı sürdürüyor.
Gerçekten de hizmet ihracatı büyümeye devam ediyor.
Ancak mal ihracatı, özellikle çelik gibi sektörlerde, keskin şekilde geride kaldı.
Centre for European Reform düşünce kuruluşundan Anton Spisak,
“2020 sonunda Brexit yürürlüğe girdiğinden bu yana, Britanya’nın mal ihracatı G7 ülkeleri arasında en yavaş büyüyen oldu,”
tespitini yapıyor.
Kötü zamanlama, ağır sonuç
Sorun belki Brexit’in etkisizliği değil, korkunç zamanlaması.
Küresel tablo aynı anda üç büyük şoku getiriyor:
- Yükselen Çin rekabeti,
- COVID sonrası tedarik bozulmaları,
- Serbest ticaretten korumacılığa dönüş.
Bu ortamda AB’nin yeni çelik tarifesi, sadece bir ticari karar değil —
Brexit sonrası Britanya’nın küresel ticaret sisteminde ne kadar yalnız kaldığının en somut göstergesi.