6 Mart 2025 tarihinde Baykar ile İtalyan savunma sanayi devi Leonardo arasında imzalanan stratejik iş birliği anlaşması, Türkiye’nin insansız hava araçları alanındaki küresel etkisini artıracak bir adım olarak yorumlandı. Ancak bu ortaklık, özellikle ASELSAN gibi kamu savunma şirketlerinin geleceği ve Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığı açısından birçok soruyu beraberinde getirdi.
Ortaklık Modeli ve Stratejik Hedefler
Baykar ve Leonardo, Avrupa merkezli bir ortak girişim kurarak, Baykar’ın İHA platformlarını Leonardo’nun görev sistemleri, elektro-optik sensörleri ve aviyonik çözümleriyle entegre etmeyi hedefliyor. Bu girişimin İtalya’nın Torino, Ronchi dei Legionari ve Roma Tiburtina bölgelerinde faaliyet göstermesi planlanıyor. Baykar, sahada operasyonel başarısını kanıtlamış TB2 gibi platformlarını Avrupa havacılık otoriteleriyle sertifikalandırmak için Leonardo’nun bilgi birikimini kullanacak. Leonardo ise Baykar’ın sahip olduğu hızlı üretim kapasitesi ve savaş sahasında test edilmiş ürünlerine erişim kazanacak.
ASELSAN’ın Rolü: Zayıflayan Bir Tedarikçi mi?
Ortaklığın ASELSAN’a etkisi, sadece ekonomik değil aynı zamanda stratejik bir dönüşüm sinyali taşıyor. Türkiye’de TB2’nin silahlı kuvvetlere satış fiyatı yaklaşık 2,5 milyon dolar seviyesindeyken, ihracat fiyatı bunun iki katına kadar çıkabiliyor. Bu satış fiyatının yaklaşık %40’ı elektro-optik sistemlere dayanıyor ve bu sistemlerin birim maliyeti yaklaşık 1 milyon doları buluyor.
Bu sistemler bugüne kadar ağırlıklı olarak ASELSAN tarafından sağlanıyordu. Örneğin ASELFLIR 500, 52 kg ağırlığında bir sistem olup kilogram başına 20.000 doları aşan ihracat değerine sahip. Bu düzeyde bir alt sistem, Türkiye için yüksek katma değerli bir ihraç kalemi anlamına geliyor. Ancak Leonardo’nun bu pazara giriş yapmasıyla birlikte, Baykar’ın tedarik önceliği ASELSAN’dan Leonardo’ya kayabilir ve bu da ASELSAN’ın sadece gelir kaybı değil, küresel rekabet gücünde de zayıflama anlamına gelir.
Leonardo’nun Küresel Ağırlığı ve Teknik Kapasitesi
Leonardo, savunma ve havacılık sektöründe 53.000 çalışanı olan, Eurofighter, GCAP, NH90, FREMM ve Eurodrone gibi pek çok uluslararası programın ortağı. Şirketin MBDA, Thales Alenia Space ve Hensoldt gibi kritik oyuncularda hissesi bulunuyor. Ayrıca Leonardo DRS üzerinden ABD’de savunma projelerine doğrudan erişimi var.
Bu büyüklükte ve dağılımda bir küresel şirketin Türkiye pazarına ortaklık üzerinden girişi, sadece ASELSAN’ın Avrupa pazarındaki payını değil, Baykar’ın kâr dağılımını da yeniden şekillendirebilir. Türkiye’de yüksek teknoloji üretiminden elde edilebilecek potansiyel kâr marjı İtalya’da kalabilir.
Milli Savunma Sanayii İlkeleriyle Çelişiyor mu?
Baykar’ın Leonardo ile iş birliği yapması, bazı kesimlerce “millî savunma sanayii vizyonu” ile çelişen bir adım olarak yorumlandı. Dr. Artunç Kocabalkan’a göre bu gelişme sürpriz değil, zira Leonardo’nun elektro-optik sistemler, aviyonikler ve görev bilgisayarlarında çok ciddi bir “know-how”a ve 100’ün üzerinde patente sahip olduğu biliniyor. Baykar’ın bu bilgi ve teknolojiye erişimi, satışlarını artırsa da, bu kazancın önemli bir bölümü yurtdışı iştiraklerde konsolide olacağından Türkiye’ye sınırlı fayda sağlayabilir.
Siyasi ve Ekonomik Yorumlar
CHP’li eski büyükelçi Namık Tan, anlaşmayı ASELSAN’ın Avrupa pazarından dışlanmasına yönelik stratejik bir risk olarak tanımladı. Tan’a göre bu gelişme, Baykar’ın ASELSAN’ı gelecekte satın almasının önünü açabilir. Bu durumun kamu-özel sektör dengesinde kamu aleyhine dönüşüm yaratabileceği, kamu kaynaklarının özel şirketlerin lehine kullanılabileceği bir iklimin önünü açabileceği öne sürülüyor.
Uzun Vadeli Riskler ve Alternatif Senaryolar
Baykar’ın küresel rekabet gücünü artırma hedefi anlaşılabilir; ancak Türkiye’nin teknolojik egemenlik politikası göz önünde bulundurulduğunda bu ortaklığın sınırlarının net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. ASELSAN’ın bu süreçte yeniden konumlandırılması, savunma sanayi ekosisteminde yerli üreticiler arasında dengeleyici bir yapı kurulması elzem.
Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) bu süreçte yapıcı bir düzenleyici pozisyon alması, özellikle ASELSAN gibi kamu kurumlarının teknoloji transferine erişiminde eşitliği sağlaması kritik olacaktır.
Sonuç
Baykar-Leonardo ortaklığı Türkiye’nin savunma ürünlerini küresel pazarda konumlandırmak açısından önemli bir fırsat sunuyor. Ancak bu iş birliği, ASELSAN gibi stratejik öneme sahip kamu kurumlarının pazar payını ve teknolojik gelişimini zayıflatma riski taşıyor. Uzun vadede bu ortaklığın Türkiye’nin savunma sanayiinde üretimden sertifikasyona, Ar-Ge’den pazarlamaya kadar tüm zinciri kapsayan bağımsızlığını zedeleyip zedelemeyeceği, uygulanacak siyasi ve ekonomik stratejilere bağlı olacak.
Bu nedenle devletin, ortaklık yapıları, patent transferi, satış sonrası hizmetler ve üretim kotalarına dair net düzenlemeler getirmesi, ASELSAN gibi kurumları koruyacak yapıların inşa edilmesi ve özel sektörün küreselleşme hamlelerinin kamu yararını gözetecek biçimde yönlendirilmesi gereklidir. Aksi takdirde, kısa vadeli kazanımlar, uzun vadede teknoloji kaybına ve stratejik bağımlılığa dönüşebilir.