BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
ABD’de yaklaşan seçimler, Avrupa’da büyük bir endişe dalgasına yol açmış durumda. Donald Trump’ın olası ikinci başkanlık dönemi, Avrupa Birliği’ni (AB) ekonomik ve diplomatik açıdan büyük bir sınava tabi tutabilir. 2016-2020 döneminde Trump yönetiminin Avrupa’ya yönelik politikaları, kıtanın dış ticaretinden savunma harcamalarına kadar geniş bir alanda ciddi baskılar yaratmıştı. Şimdi ise Avrupa, kendisini bir kez daha Trump yönetimine karşı nasıl koruyabileceğini tartışıyor.
Trump’ın Yeni Dönem Politikaları ve Avrupa İçin Riskler
Avrupa başkentlerinde yapılan analizler ve strateji toplantıları, Trump’ın ikinci döneminde AB’ye yönelik olası hamlelerini kestirmeye çalışıyor. Önceki başkanlık döneminde Trump, Avrupa’nın dış ticaret fazlasına yönelik sert eleştirilerde bulunmuş, AB’nin savunma harcamalarındaki düşük oranını gündeme taşımış ve kıtanın büyük teknoloji şirketlerine getirdiği düzenlemeleri hedef almıştı. Ancak, bu kez tablo çok daha sert olabilir.
Son dört yıl içinde Trump yönetiminin uyguladığı politikalar arasında Greenland’in satın alınması gibi sıra dışı girişimler, Ukrayna’nın enerji kaynaklarının hedef alınması ve Rusya ile gelişen diplomatik ilişkiler gibi Avrupa’yı doğrudan ilgilendiren konular yer aldı. Trump’ın Avrupa siyasetinde aşırı sağ unsurlara yakınlık göstermesi de AB içerisindeki mevcut kırılgan dengeleri daha da zorlaştırabilir.
Avrupa’nın Geleceği: Direnç mi, Uyarlama mı?
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde AB, iki temel yol arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak: Ya Washington’un baskılarına karşı direnecek ve küresel ekonomide daha bağımsız bir aktör olmayı hedefleyecek ya da ABD ile ticari ve güvenlik alanındaki bağlarını korumak için tavizler verecek.
Berlin, Paris ve Brüksel’de tartışılan stratejiler arasında, Avrupa’nın savunma harcamalarını artırması, ekonomik olarak daha özerk hale gelmesi ve Çin ile daha dengeli ilişkiler geliştirmesi gibi planlar ön plana çıkıyor. Ancak Trump’ın Avrupa’ya yönelik sert politikalarının önümüzdeki dört yıl boyunca devam etmesi durumunda, kıtanın nasıl bir yol izleyeceği belirsizliğini koruyor.
Avrupa, Trump faktörüne karşı nasıl bir savunma geliştireceğini belirlemek zorunda. Önümüzdeki 47 ay boyunca, kıtanın ticari ve jeopolitik dengeleri, ABD ile olan ilişkilerinin sınırlarını zorlayabilir. Trump’ın geri dönüşü, Avrupa için sadece bir diplomatik kriz değil, aynı zamanda uzun vadeli bir ekonomik ve siyasi mücadele anlamına da gelebilir.