İki ayrı coğrafyadan gelen veriler, aynı hikâyeye işaret ediyor: modern toplum yalnızlaşıyor. ABD’de 1990’da yetişkinlerin %55’i haftada en az bir kez seks yaptığını söylerken, 2024’te bu oran %37’ye indi. Avrupa’da ise evlilik oranları dramatik biçimde düşüyor. İspanya’da her 1000 kişiden yalnızca 3’ü evleniyor, İtalya’da bu rakam 3,1; Almanya ve Fransa’da 4 seviyelerinde seyrediyor. Buna karşılık Türkiye ve Balkanlar gibi çevre ülkelerde evlilik oranı hâlâ görece yüksek: Türkiye’de 6,6, Arnavutluk’ta 6,8.

Dijitalleşme ve Mahremiyetin Çözülüşü
Mahalle meyhanesinin yerini TikTok ekranlarının alması, yalnızca sosyalleşme pratiklerini değil, mahremiyeti de dönüştürdü. Sosyologlar, “sex recession” ile evlilik oranlarındaki düşüşü aynı zincirin halkaları olarak okuyor. Yalnızlık salgını, evlilik yaşının ötelenmesi, ekran bağımlılığı ve kentleşmenin getirdiği bireyselleşme, hem Batı’da hem Amerika’da mahrem hayatı daraltıyor.

Gelir Uçurumu ve İlişkilerin Erozyonu
Verilere eşlik eden not çarpıcı: “Ya çok zenginsindir ya da çok fakir.” Orta sınıfın daraldığı bir düzende, evlilik ve cinsellik ya lüks tüketim pratiklerinin parçası oluyor ya da ekonomik baskılar nedeniyle geri plana itiliyor. Avrupa’da gençlerin barınma krizi nedeniyle evlilikten kaçınması, ABD’de ise düşük gelir gruplarının ilişkileri sürdürememesi, aynı ekonomik gerçekliğin farklı yansımaları.
Siyasete Yansıması
Toplumsal aidiyetin zayıflaması ve bireysel tatminsizlik, siyasi alanda radikal figürlere alan açıyor. ABD’de Donald Trump’ın ülkenin yarısına hitap edebilmesi, yalnızca göç veya ekonomi başlıklarıyla değil, mahremiyet alanında yaşanan bu derin boşlukla da ilişkili. Avrupa’da da aşırı sağın yükselişi, genç kuşakların evlilik ve aile bağlarından kopuşuyla paralel okunuyor.
Sonuç
Evlilik oranlarının düştüğü Avrupa ile seks sıklığının gerilediği ABD farklı veriler sunsa da aynı tabloyu resmediyor: modern toplum daha bağlı ama daha az yakın. Dijitalleşme, tüketim kültürü, ekonomik kutuplaşma ve siyasal gerilim, hem evlilik hem cinsellik üzerinden toplumsal dokuyu yeniden şekillendiriyor.
Kısacası, sessizlik artık yatak odasında da nikâh salonunda da hâkim. Ve bu sessizlik, siyasetten piyasaya kadar geniş bir alanda yankılanıyor.