• ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore’nin ABD’ye tarifelerin düşürülmesi karşılığında 350 milyar dolar ödeme yapmayı kabul ettiğini açıkladı.
• Trump ayrıca, Güney Kore’nin ABD’den petrol ve doğalgazı büyük ölçüde satın alacağını ve Güney Koreli şirketlerin ABD’ye yapacağı yatırımların 600 milyar doları aşacağını belirtti.
• Ek olarak, Trump Güney Kore’ye “nükleer enerjili bir denizaltı inşa etme izni” verdiğini duyurdu; dünyada yalnızca altı ülkenin bu kapasiteye sahip olduğu biliniyor.
ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajla Güney Kore ile yapılan anlaşmanın detaylarını kamuoyuyla paylaştı. Trump mesajında, “Güney Kore, ABD tarafından uygulanan gümrük vergilerinin düşürülmesi karşılığında Amerika’ya 350 milyar dolar ödemeyi kabul etti” dedi. Ayrıca bu anlaşmanın bir parçası olarak “petrol ve doğalgazımızı büyük miktarlarda satın almayı” ve “zengin Güney Koreli şirketlerin ve iş insanlarının ülkemize yapacağı yatırımların 600 milyar doları aşmasını” kararlaştırdıklarını ifade etti.
Trump sözlerine şöyle devam etti: “Askerî ittifakımız her zamankinden daha güçlü ve, bu temel üzerine, onlara şu anda sahip oldukları eski tip ve çok daha hantal dizel denizaltılar yerine, nükleer enerjiyle çalışan bir denizaltı inşa etme izni verdim. Harika bir seyahat, harika bir Başbakan ile!”
Bu açıklama, başta Güney Kore olmak üzere bölgesel güvenlik ve stratejik açılardan önemli yankılar yarattı. Nitekim dünya genelinde sadece çok sınırlı sayıda ülkenin —altı civarında— nükleer enerjili denizaltı kapasitesine sahip olduğu biliniyor; bu da Trump’ın verdiği iznin stratejik boyutunu öne çıkarıyor.

Bu gelişme, yalnızca bir ticaret-enerji anlaşması olmanın ötesinde, ABD’nin Güney Kore’yi stratejik varlığı olarak pekiştirme ve Asya-Pasifik bölgesinde jeopolitik bir rolü yeniden yapılandırma çabasının parçası gibi. Ayrıca, nükleer denizaltı izni, bölgedeki askeri denge ve silah ihracatı-teknoloji transferi dinamiklerine yeni bir katman ekliyor. Ancak bu tür büyük ölçekteki stratejik hamlelerin hem siyasi hem ekonomik riskleri de bulunuyor: Borçlanma, yatırım taahhütleri ve teknoloji transferi gibi bileşenler gündeme alındığında, bu anlaşmanın etkisi uzun vadede yakından izlenmeli.







