BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Bir anlığına, Amerika Birleşik Devletleri’nin Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun (BLS) olmadığını hayal edin. Ekonomi meraklıları için bundan daha korkutucu pek az senaryo vardır. Başkan Donald Trump, zayıf istihdam verilerine öfkelenip bu büyük ölçüde siyasetten bağımsız kurumun başkanını görevden alarak yerine partizan bir isim olan EJ Antoni’yi önermesiyle, bu senaryo bir anda endişe verici biçimde olası görünmüştü.
Beyaz Saray daha sonra Antoni’nin adaylığını geri çekti. Ancak son bir aydır süren hükümetin kapanması, ülkeyi benzer bir deneye tabi tuttu: neredeyse tüm resmi veri yayınları askıya alındı. Peki, bu veriler olmadan Amerika ekonomisini anlamak mümkün mü? Ve özel sektörün sunduğu alternatif veriler bu boşluğu doldurabiliyor mu?
Şimdilik sonuçlar pek iç açıcı değil. Fed Başkanı Jerome Powell bu durumu “siste araba sürmeye” benzetti. Ona göre ekonomide keskin bir değişim hâlâ fark edilebilir ama bunun ötesinde net bir şey söylemek zor. Sorun özel sektör verilerinin azlığında değil — aksine fazlasında — ama tutarlılık, güvenilirlik ve kapsayıcılık eksikliğinde.

Tarım dışı istihdam verilerini ele alalım — her ay oluşturulan iş sayısını ölçer ve piyasaları hareketlendirme olasılığı en yüksek veridir. Nitekim yaz aylarında görülen istihdam düşüşü, enflasyon yükselirken bile Fed’i faiz indirimine ikna etmede kritik rol oynamıştı. En köklü alternatif seri, istihdam teknolojisi şirketi ADP tarafından üretiliyor. ADP, 2006’dan beri özel sektör istihdamına dair tahminlerini resmi verilerden bir–iki gün önce açıklıyor. Teoride bu alanda benzersiz bir konuma sahip, zira Amerika’daki işlerin altıda biri ADP’nin yazılım sistemlerinden geçiyor.
İlk bakışta ADP’nin verileri, BLS’nin (Çalışma İstatistikleri Bürosu) verileriyle paralel görünüyor. ADP, 2022’de metodolojisini yenilediğinden beri, aylık hareketler resmi seriyle yaklaşık %60, üç aylık değişimlerse %90 oranında korelasyon gösteriyor. Ancak bu rakamlar aldatıcı: hem ADP hem de BLS verilerini revize ediyor. Gerçek zamanlı ekonomi takibi açısından daha anlamlı olan ilk açıklanan veriler ise çok daha zayıf bir uyum gösteriyor — üç aylık değişimlerde %50, aylıkta ise sadece %10, yani neredeyse hiçbir korelasyon yok (bkz. grafik 1).

Bir diğer sorun ise özel sektör kaynaklarının birbirleriyle çelişmesidir. Uzun bir geçmişe sahip olmadıkları için hangisine güvenileceğini bilmek zordur. Bazıları verileri web taramalarıyla toplarken, bazıları kendi iç sistemlerinden yararlanıyor. Hem eylül hem ekim ayına ait istihdam verileri henüz yayımlanmadı. ADP’nin verileri, eylülde bir düşüş, ekimde ise toparlanma olduğunu gösteriyor. Rakibi Revelio Labs’in verileri ise tam tersini — eylülde artış, ekimde düşüş — işaret ediyor (bkz. grafik 2). Devam eden birkaç resmi veri akışı, örneğin eyalet düzeyinde toplanmaya devam eden işsizlik destek başvuruları, büyük bir değişim göstermedi.
Bazı ölçümler özel sektör için özellikle zorludur. İstihdam, konut ve mal fiyatlarına dair iyi alternatifler mevcut. Ancak toplam harcamaların büyük kısmını oluşturan hizmet sektörü çok çeşitli olduğundan ölçülmesi daha güçtür. Joe Biden döneminde birkaç istatistik kurumunu yöneten Jed Kolko, politika yapıcıların özel sektör verilerinin daha bol olduğu alanlara gereğinden fazla odaklanmasından endişe ediyor. Örneğin, veri bolluğu nedeniyle enflasyon yerine zayıf istihdam göstergelerine odaklanmak, faiz indirimi yönünde hatalı bir yönlendirme yaratabilir. Üstelik hükümetin kapalı kalma süresi uzadıkça özel sektör verilerinin kalitesi de bozulacaktır. Çünkü bu verilerdeki istatistiksel modeller, genellikle resmi veriler temel alınarak eğitilir ve onlara göre kalibre edilir.
Doğrusu, resmi verilerin de kendi sorunları var. Özellikle covid-19 salgınından beri anketlere verilen yanıt oranı düşüyor. Başkanın öfkesine yol açan yaz ayı revizyonları dâhil olmak üzere, son düzeltmeler olağandışı büyüklükteydi. İstatistik kurumlarındaki personel kesintileri de veri toplamayı zorlaştırıyor. BLS’nin temmuz ayındaki bir notunda, kurumun örneklemindeki fiyatların yaklaşık %15’ini artık toplayamadığı, bu oranın pandeminin en kötü döneminde bile yalnızca %5 olduğu belirtilmişti. Önümüzdeki birkaç ay özellikle kötü geçecek; çünkü hükümetin kapanması o kadar uzun sürdü ki, bazı verilerin yeniden oluşturulması güç, hatta bazı durumlarda imkânsız hale geldi.

Resmî verilerin önemini, piyasaların bu verilere nasıl tepki verdiğinden anlamak mümkün. Arizona Üniversitesi’nden Derek Lemoine, veri açıklamalarından sonra borsa oynaklığına dair beklentilerin azaldığını, bunun da yatırımcıların bu verileri “açıklayıcı” bulduğunu gösterdiğini söylüyor. The Economist’in yaptığı kabaca bir hesaplama da, piyasaların son yıllarda resmî verilere duyarlılığının ciddi şekilde arttığını gösteriyor — eğer özel sektör verileri devlet verilerinin yerini alıyor olsaydı, bunun tam tersi bir tablo görülürdü (bkz. grafik 3).
Neyse ki hükümetin kapanmasının önümüzdeki iki hafta içinde sona ermesi ve bu “verisiz deneyin” bitmesi bekleniyor. Ayrıca, Beyaz Saray henüz EJ Antoni’nin yerine yeni bir aday da göstermedi. Başkanın ilgisi başka konulara kaymış gibi görünüyor. Bu da Amerikan verilerinde bir nebze olsun normale dönüşün habercisi olabilir.






