BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Trump’tan İsviçre’ye Gümrük Şoku: Bağımsızlık Bayramı Sonrası %39 Tarife
1291 yılının 1 Ağustos’unda atılan ve modern İsviçre’nin temeli sayılan Rütlischwur yeminini anmak için düzenlenen havai fişek gösterileri henüz sona ermişti ki, Donald Trump İsviçre’den Amerika’ya yapılan ihracata %39 oranında gümrük vergisi uygulanacağını duyurdu. Avrupa’nın en inatla bağımsız kalan ülkesini bu haber şoke etti. Hızla iş dünyasıyla istişare eden İsviçre hükümeti, 4 Ağustos’ta acil toplantı yaptı ve ardından “Amerika’ya daha cazip bir teklif sunacaklarını” açıkladı.
İsviçre sürece erken ve hızlı dâhil olmuştu. Üst düzey bir İsviçre yetkilisinin aktardığına göre sundukları teklif, Avrupa Birliği’ninkiyle çok da farklı değildi. Amerika’ya yatırım yapma taahhütleri, AB’ye kıyasla daha düşük bir ortalama tarife oranı, tarımda bazı tavizler ve Amerikalı sanayi işçilerinin eğitimi gibi çeşitli iş birlikleri içeriyordu. Zaten İsviçre pazarı daha fazla açılamazdı: neredeyse tüm sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini sıfırlamıştı ve para birimi, The Economist’in Big Mac endeksine göre, yaklaşık %50 aşırı değerliydi.
İsviçre’nin bu cezayla karşılaşmasının esas nedeni ise, Amerika ile olan büyük ticaret fazlasıydı. Kendi ülkelerine “Eidgenossenschaft” (Yemin Konfederasyonu) diyen İsviçreliler, 2024 yılında Amerika’ya 48 milyar dolarlık ticaret fazlası verdi. Bu, İsviçre’nin GSYİH’sinin yaklaşık %5’ine karşılık geliyor – ki ticaret açığı takıntılı Trump için bu fazla, Amerikalılardan “para çalmak” anlamına geliyor (!). Oysa İsviçre şanslıydı: Trump, 2025’in ilk çeyreğini baz almamıştı. Çünkü o dönemde ticaret fazlası 54 milyar dolara fırlamıştı.

Bu yükselişin arkasındaki asıl sebep Donald Trump’tı. Başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte, Amerika’nın ekonomik politikasına dair belirsizlik keskin şekilde arttı ve yatırımcılar İsviçre’nin başlıca ihracat kalemlerinden biri olan altına yöneldi (grafiğe bakınız). İsviçre, dünya genelindeki altın rafinasyonunun yaklaşık üçte birinden sorumlu ve her yıl Amerika’ya ortalama 4,5 milyar dolarlık altın ihraç ediyor. Ancak 2024’te bu rakam 12,5 milyar dolara fırladı.
İsviçre’nin rafineri rolü, dış ticaret rakamlarını olduğundan daha büyük gösterebiliyor. Geçen yıl 116 milyar dolarlık altın ihraç eden İsviçre, aynı zamanda 100 milyar dolarlık altın ithalatı da yaptı. Sektörde toplamda sadece 1.000 kadar çalışan olması, bu alandaki ekonomik etkinin sınırlı olduğunu gösteriyor. Amerika ise altın ithalatına gümrük vergisi uygulamıyor ve Trump’ın en sevdiği metal olan altına vergi koyması da beklenmiyor. İsviçre’nin altın ihracatı ve 2024’te Amerika’ya 7 milyar dolarlık saat ve mücevher satışı, Trump’ın gözünde bu ülkenin “yeterince zengin” olduğu izlenimini bırakmış olabilir.
Ancak Trump’ın tepkisini asıl çeken ihracat kalemi, ilaç sektörü oldu. İsviçre, geçen yıl Amerika’ya 35,5 milyar dolarlık ilaç gönderdi. Trump’ın ticaret temsilcisi Jamieson Greer, tarife kararı sonrasında “İlaçları kendi ülkemizde üretmek istiyoruz” dedi. Amerika aynı zamanda ilaç fiyatlarını düşürmeye kararlı. Trump, aralarında İsviçreli Novartis ve Roche CEO’larının da bulunduğu 17 ilaç firmasına mektup göndererek, fiyatların “benzer ekonomilerdeki en düşük seviyelere çekilmesini” istedi. Bir İsviçreli yetkili, “Trump’ın ilaç sektörüne mektupları göndermesinden sadece 20 dakika sonra bizimle zorlu bir görüşme yapması tesadüf değildi” diyerek durumu doğruladı. Neyse ki, ilaçlara uygulanan vergiler şimdilik sıfır seviyesinde kalmaya devam edecek – en azından Amerika genel ilaç politikasına dair karar alana kadar.
Altın ve (geçici olarak) ilaçların muaf tutulması sayesinde, İsviçre şu an için etkili ortalama gümrük oranı olarak sadece %12’ye maruz kalıyor. Ancak altın ve ilaç dışındaki sektörler, tam %39’luk tarifeye tabi olacak. Bu, şirketler açısından büyük bir yük. Trump’ın ikili ticaret dengelerine saplantılı yaklaşımının ekonomik sonuçlarını en çok bu firmalar hissedecek gibi. İsviçre’nin dünya genelindeki ticaret fazlasının yarısı Amerika ile gerçekleşiyor. Bunun nedeni, İsviçre’nin uzmanlaştığı alanların – ilaç, altın, lüks ürünler ve ileri teknoloji makineler – Amerikan talebiyle birebir örtüşmesi.
Starbucks’a kahve makineleri tedarik eden tek şirket olan Thermoplan, yüksek vergi yükünü azaltmak için Amerikalı bir şirketle ortaklık yapmayı düşünüyor. UBS’ten Daniel Kalt, “Şirketlerin tepkileri çok çeşitli; bazıları fiyatları artıracağız diyor, bazıları ise şimdiden siparişlerinin yarısını kaybetti” şeklinde konuşuyor. Eğer tarifeler kalıcı hâle gelirse, İsviçre hafif bir resesyona girebilir. Pek çok kişi, müzakereler sonucunda oranların düşürülmesini umuyor. Yine de İsviçre’nin esnek ekonomisi bu değişimlere uyum sağlayabilecek güçte.
İsviçre, bu süreçte başka ülkelerle daha yakın iş birliği yollarını da daha istekli şekilde arayacak. AB ile varılan daha avantajlı anlaşma, İsviçre firmalarının Avrupa tedarik zincirlerine entegre olması sayesinde işe yarıyor. Ayrıca İsviçre’nin Amerika’dan çok daha fazla Avrupa’yla ticaret yaptığını unutmamak gerek. Fakat politik açıdan, Amerika’dan dışlanmak ülke için can yakıcı bir durum. Şu sıralar ülke, AB ile geçici anlaşmalar yerine kalıcı bir anlaşma paketi yapılmasını öngören bir referanduma hazırlanıyor. Bu pakete karşı çıkan Avrupa şüphecileri, artık argümanlarını daha zor savunabilir durumda. UBS’ten Kalt’a göre: “Artık onların anlatısı çöküyor; dışarıda yalnız kalmak işe yaramadı“. Bu da zaten 700 yıl önce Rütlischwur’da edinilen temel derslerden biriydi.