BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
İstilaya dair korkular, sömürgecilik karşıtı hareketi baltalıyor
Amerikan istihbarat teşkilatları etkileyici veri toplama araçlarına sahip. Herhangi bir günde, şüpheli teröristlerin telefon kayıtlarını süpürebilir ya da Ukrayna’daki Rus birliklerini takip ediyor olabilirler. Ancak son zamanlarda casuslar, evlerine çok daha yakın bir hedefe göz dikti: Grönland. Wall Street Journal’da yayımlanan bir habere göre, Trump yönetimi CIA ve Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) dahil olmak üzere istihbarat kurumlarına Grönland’daki bağımsızlık hareketini daha yakından izleme ve Amerika’nın Arktik adaya yönelik emellerine sempati duyan yerel isimleri belirleme talimatı verdi.
Bu, Başkan Donald Trump’ın 56.000 kişilik, Danimarka krallığına bağlı özerk bölgeyi satın alma ya da ele geçirme yönündeki açık arzusunun son perdesi. Mart ayında Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in gerçekleştirdiği ziyaret ve Danimarka’nın “Grönland halkı için iyi bir iş çıkarmadığı” yönündeki açıklamaları gerilimi artırmıştı. Ancak casusluk iddiaları, Grönland ve Danimarka kamuoyunda büyük öfke yarattı. “Bir müttefik ve ortağa karşı casusluk tamamen kabul edilemez,” diye sert çıktı Grönland Başbakanı Jens-Frederik Nielsen. Danimarka hükümeti vakit kaybetmeden Amerika’nın Kopenhag Büyükelçisi’ni çağırarak nota verdi. Parlamentoda, ABD’nin başkent Nuuk’taki konsolosluğunu kapatma konusu tartışılıyor.
Trump’ın Grönland’a olan ilk ilgisi ve bunu izleyen medya çılgınlığı, adadaki bağımsızlık tartışmasını yeniden alevlendirmişti. Ancak Trump’ın devam eden tehditleri şimdi ters etki yaratıyor gibi görünüyor: Grönland ve Danimarka saflarını sıklaştırıyor. Mart ayında yapılan ve 31 sandalyeli Grönland Parlamentosu’nu belirleyen seçimlerde, Danimarka ile daha yakın ilişkileri ve bağımsızlığa daha temkinli bir yaklaşımı savunan muhalefetteki Demokrat Parti en fazla oyu aldı. Yeni koalisyon hükümeti, bağımsızlık konusunda “temkinli adımlar” atacağını açıkladı (yani: yakın zamanda değil).
Grönland ile Danimarka arasındaki ilişkiler gözle görülür şekilde ısınıyor. Nisan ayı sonunda Kopenhag’a yaptığı ziyarette Başbakan Nielsen, Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile birlikte, “saygısız” Amerikan tehditlerine karşı dayanışma mesajı verdi. Nielsen, bu ziyaretten sonra Danimarka Kralı Frederik X ile birlikte Grönland’a döndü; dönüş, dayanışma mesajı vermeyi amaçlıyordu. Üzerinde Danimarka ve Grönland bayraklarının bulunduğu kalın bir mont giyen kral, Nuuk’taki kültür merkezinde yüzlerce yerliyle kahve içerek buluştu. Danimarka hükümeti, Arktik savunmasına yönelik düşük seviyedeki harcamalarını artırmayı kabul etti. Grönland parlamentosunun dış ilişkiler komitesi başkanı Pipaluk Lynge, Amerikan tehditlerine karşı Danimarka ile iş birliğini memnuniyetle karşıladığını söyledi: “Bu süreci onlarsız atlatamayız.”
Bağımsızlık yanlıları ise ivme kaybından endişeli. Sert çıkışlarıyla bilinen milletvekili Kuno Fencker, heyecanın giderek azaldığından şikayet ediyor. “Grönland halkı, Amerikan istilası ihtimalinden çok korkar hale geldi,” diyor ve bu korkunun Danimarka ile uluslararası basının abartılı yayınlarından kaynaklandığını savunuyor. Genelde sakin olan ada siyaseti ise giderek daha sert bir tona bürünüyor. Ocak ayında Trump’ın yemin törenine katılan Fencker, Danimarka Parlamentosu’nda Grönland’ı temsil eden Aaja Chemnitz’in bu ziyareti “ulusal çıkarlara tehdit” olarak nitelendirmesi üzerine ona karşı iftira davası açtı.
Şimdilik, Trump’ın ardı arkası kesilmeyen tehditleri, bazı Grönlandlıların Danimarka sömürgeciliğinin mirasına duyduğu öfkeyi arka planda bırakmış durumda. Ancak eski yaralar hâlâ kapanmış değil. En hassas konulardan biri, 1960’lar ve 1970’lerde Danimarkalı doktorlar tarafından 4.500 İnuit kadın ve kıza zorla spiral takılması. Pek çok Grönlandlı bu uygulamanın bir çeşit soykırım olduğunu savunuyor. Danimarka hükümeti henüz resmi bir özür dilemiş değil. Ortak yürütülen soruşturmanın sonuçları eylülde açıklanacak. Bu da bağımsızlık yanlısı hareketin tekrar ivme kazanmasına neden olabilir. “Bir savaşı kaybettik,” diyor Fencker. “Ama savaş
Kaynak: The Economist