Amerika Çin’e Çin, Amerika’ya

Tarih:

ABD Başkanı Donald Trump, Çin ile başlattığı ticaret savaşının ekonomiye zarar vermeye başlamasıyla birlikte kritik bir haftaya giriyor. Ancak Washington’dan gelen karışık mesajlar ve Pekin’in soğukkanlı duruşu, gerilimi daha da büyütme riski taşıyor.

Trump, Çin’e karşı uyguladığı yüzde 145’lik ek gümrük tarifeleriyle iki süper güç arasında doğrudan çatışma başlatmış durumda. Ancak Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD’nin bu hamlesine karşılık “bir anlaşma için arama” yönündeki baskılara direniyor. Trump ise her fırsatta Çin lideriyle “mükemmel ilişkileri” olduğunu vurgulayarak krizin büyümeyeceğini söylüyor, ancak gerçek şu ki müzakere masasına dönüş için somut bir adım atılmış değil.

Cumartesi gecesi Florida’da düzenlenen bir UFC etkinliğine katılan Trump, seyircilerden alkış toplarken kameralar karşısında “efsanevi bir gece” yaşadığını belirtti. Bu sırada ülkesinin ekonomik geleceğini etkileyebilecek ölçekte bir dış ticaret kriziyle karşı karşıya olması, çelişkili bir tablo oluşturdu.

ABD ve Çin’in ekonomik yapıları birbirine oldukça entegre durumda. ABD’nin tüketici elektroniğinden nadir toprak elementlerine, ilaçlardan günlük giyim ürünlerine kadar birçok alanda Çin’e bağımlılığı yüksek. Öte yandan Amerikan çiftçileri için Çin, soya fasulyesi ve darı gibi ürünlerin en önemli alıcısı. Ancak karşılıklı olarak getirilen yüksek tarifeler, bu ticaretin neredeyse tamamen durmasına yol açabilir.

Ticaret savaşı, her iki taraf için de ciddi ekonomik kayıplar anlamına geliyor. ABD’de tüketiciler fiyat artışları ve ürün kıtlığıyla karşı karşıya kalabilir. Ancak bazı uzmanlara göre, otoriter yapısı nedeniyle Çin hükümeti, bu süreçte halkına daha fazla bedel ödetmeye razı olabilir. Trump ise geçtiğimiz hafta, onlarca ülkeye yönelik misilleme tarifelerini 90 gün süreyle askıya alarak geri adım attı. Bu karar, mali piyasalardaki satış dalgası ve yaklaşan bir kriz sinyali üzerine alınmış gibi görünüyor ve Pekin’in dikkatinden kaçmış değil.

Trump’ın Çin’e yönelik agresif tarifeleri, aynı zamanda kendi yönetiminin içindeki tutarsızlığı da gözler önüne serdi. Beyaz Saray, Cuma akşamı aldığı bir kararla Çin’de üretilen akıllı telefonlar ve bilgisayarları en yüksek tarife oranından muaf tuttu. Bu karar, teknoloji sektörü ve tüketiciler üzerindeki yıkıcı etkileri azaltma çabası olarak yorumlandı. Ancak Pazar günü yapılan açıklamalarda, bu ürünlerin yine de daha düşük oranlı yeni tarifelere tabi olacağı belirtildi. Bu tür tutarsız mesajlar, piyasalar üzerindeki güvensizliği artırıyor.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social’da yaptığı açıklamada, “Kimse, özellikle Çin, ticaret dengesizlikleri ve parasal olmayan engeller konusunda affedilmiş değil” diyerek geri adım atmadığını savundu. Cuma günü duyurulan muafiyet kararlarının gerçekte farklı bir tarifeye geçiş olduğunu belirtti ve medyayı gerçeği çarpıtmakla suçladı.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalarda, bu karışıklıkların aslında baştan planlanmış adımlar olduğu iddia edildi. Başkan Yardımcısı Stephen Miller, “Başkan Trump’ın stratejisi en başından beri detaylı bir şekilde hazırlandı ve plana uygun şekilde ilerliyor” dedi. Miller’a göre, ABD için kritik öneme sahip ürünlerin üretimini ülke içinde yeniden başlatmak için bu tür farklı tarifelendirmeler gerekli.

Trump yönetimi, geçen hafta askıya alınan karşılıklı tarifeler sonrası birçok ülkenin ABD’ye tavizler vermeye başladığını iddia ediyor. Şimdi aynı baskının Çin üzerinde de sonuç vereceği umuluyor. Washington, Çin’den piyasa erişimi, fikri mülkiyet hakları ve devasa ticaret açığı gibi konularda taviz bekliyor.

Ancak Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett’in de kabul ettiği gibi, Çin’le yürütülen süreç henüz emekleme aşamasında. Diğer ülkelerle yürütülen süreç ise daha sistemli ve düzenli ilerliyor. Hassett, “Herkes çok iyi teklifler getiriyor,” diyerek Trump’ın uyguladığı baskının işe yaradığını savundu. Ancak uzmanlar, Çin ile ABD arasındaki ilişkinin çok daha karmaşık olduğunu ve Pekin’in iç siyasi dengeleri nedeniyle bu tür baskılara boyun eğmesinin düşük ihtimal olduğunu düşünüyor.

Çin’in lideri Şi Cinping’in ülkesini küresel bir güç haline getirme hedefi, Batı’nın tarihsel olarak Çin’in yükselişini engellemek için uyguladığı politikalara karşı koyma iddiasına dayanıyor. Bu durum, Çin kamuoyunda ABD’nin yaptırımlarını bir tür “zorbalık” olarak algılatıyor ve Şi’nin geri adım atmasını siyasi olarak imkânsız hale getiriyor.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ise Çin’in elinde ciddi bir koz olmadığını savunuyor. CNBC’ye yaptığı açıklamada, “Onlar sadece iki küçük kartla oynuyor” diyerek, ABD’nin Çin’e göre çok daha güçlü bir ekonomik pozisyonda olduğunu iddia etti. ABD’nin Çin’e yaptığı ihracat, Çin’in ABD’ye yaptığı ihracatın yalnızca beşte biri kadar. Bu nedenle, Bessent’e göre, bir ticaret savaşında daha büyük zararı Çin görecek.

Ancak bu yaklaşımın Trump’ın klasik pazarlık stratejisiyle ne derece örtüştüğü tartışmalı. New York’ta gayrimenkul sektöründen gelen Trump, riskleri artırarak karşı tarafı pes ettirme yöntemini politika alanına taşıdı. Bu stratejinin küresel ticaret gibi hassas bir alanda işe yarayıp yaramayacağı ise zamanla görülecek.

Eğer Trump, ABD’nin Çin ile olan ticaret ilişkilerini yeniden şekillendirmeyi başarırsa, bu Washington’un Pekin’e karşı yürüttüğü politikalarda bir dönüm noktası olabilir. Yıllarca ABD’li liderler, Çin’in serbest piyasa ekonomisine entegre olmasının aynı zamanda siyasi reformlara da yol açacağına inanmıştı. Ancak bu beklenti, Obama döneminin sonlarına doğru sorgulanmaya başlandı ve Şi’nin milliyetçi yönetimiyle iki ülke arasındaki ekonomik ve jeopolitik gerilim tırmandı.

Trump, ABD’nin Çin’le ticareti genişletmesinin bir süper gücün yükselişine katkı sağladığını ve bunun da artık bir ulusal güvenlik tehdidine dönüştüğünü savunuyor. Öte yandan, ucuz tüketici ürünlerinin ve telefon gibi teknolojik cihazların Amerikalıların yaşam kalitesine önemli katkı sağladığı da bir gerçek. Ancak küreselleşme süreci aynı zamanda ABD’deki birçok üretim merkezinin çöküşüne ve sosyal tahribata neden oldu.

Piyasalarda bu hafta daha fazla dalgalanma yaşanması beklenirken, Trump’ın ekibi onun stratejisinin arkasında durmaya devam ediyor. Beyaz Saray Ticaret Danışmanı Peter Navarro, “Bu senaryo tam da öngördüğümüz gibi gelişiyor” diyerek, önümüzdeki 90 gün içinde 90 farklı ticaret anlaşmasının gündeme gelebileceğini öne sürdü.

Ancak uzmanlara göre, bu tür anlaşmaların genellikle yıllar sürdüğü göz önüne alındığında, Trump yönetiminin iddiaları gerçeklikten uzak olabilir. Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Avrupa Birliği gibi aktörlerin Trump’a göstermelik tavizler verip, esas ilişkilerde büyük bir değişikliğe gitmemesi ihtimali yüksek.

Eğer bu gerçekleşirse, Trump’ın temel gerekçesi olan Amerikan üretimini yeniden canlandırma hedefi de hayata geçemeyebilir. Dahası, sadece kozmetik kazanımlarla yetinilmesi, Trump’ın politikalarının küresel borsalardan trilyonlarca doları silmesi ve milyonlarca Amerikalının emeklilik hesaplarına zarar vermesini haklı çıkaramaz.

- Golden Swan Abone Ayrıcalıkları - Golden Swan Abone
- Reklam Alanı -

Haberi paylaş:

spot_img

Son gelişmeler

Neden Golden Swan Abone Olmalıyım?

Gündemi sadece takip etmek değil, doğru yorumlamak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Tüm ayrıcalıkları görmek için okumaya devam edin.

Benzer haberleri oku
Bağlantılı

ABD Borsaları İstihdam Verisi Sonrası Yükseldi: Fed’den Faiz İndirimi Beklentisi Güçleniyor

ABD hisse senetleri, Mayıs ayı istihdam raporunun ardından yükselişe...

The Economist İle Gündemden Son Gelişmeler – 6 Haziran 2025

Tesla’nın hisseleri, Perşembe günü 150 milyar dolarlık değer kaybının...

“Musk ve Trump: Yatırımlardan Lobilere Uzanan Kırmızı Hat”

ABD’de iş dünyası ve siyaset sahnesi, Elon Musk ve...

Hollanda’da Yeni Hükümet Oylaması 29 Ekim’de

Hollanda'da 3 Haziran 2025'te hükümetin çökmesiyle sonuçlanan siyasi kriz,...