Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya, ekonomik durgunluğa karşı tarihi bir adım atmaya hazırlanıyor.Almanya’nın yeni başbakan adayı Friedrich Merz, “ne gerekiyorsa yapılacak” sloganıyla savunma harcamalarını artırmayı ve ülke altyapısını yeniden inşa etmeyi hedefliyor. Bu kapsamda oluşturulan 500 milyar euroluk 10 yıllık altyapı yatırım fonu ve savunma harcamalarına yönelik sınırsız borçlanma imkânı, Alman ekonomisine yaklaşık 1 trilyon euroluk ek borçlanma sağlayabilir.
Ekonomik Durgunluğa Son Vermek İçin Radikal Adım
Merz’in planı, Alman parlamentosunda üçte iki çoğunlukla onaylanması halinde, Berlin Duvarı’nın yıkılışından bu yana görülen en büyük ekonomik teşvik paketi olacak. Ekonomistler, bu adımın Almanya’nın ekonomik büyümesini pandemi öncesindeki seviyelere döndürebileceğini belirtiyor.
Alman ekonomisinde yıllardır süren durgunluğun temelinde, 2009 yılında anayasaya giren ve yeni borçlanmayı GSYİH’nin sadece %0,35’iyle sınırlayan “borç freni” (debt brake) bulunuyordu. Bu kısıtlama, kamusal altyapıda ciddi yatırım açıklarına neden oldu; özellikle Alman demiryollarının (Deutsche Bahn) giderek kötüleşen durumu bunun en somut göstergesi haline geldi.
Merz, savunma harcamalarının GSYİH’nin %1’ini aşan kısmını borç freninden muaf tutarak bu sınırlamayı aşmayı hedefliyor. Goldman Sachs’a göre Almanya’nın savunma harcamalarının 2027 yılına kadar GSYİH’nin %3,5’ine ulaşması bekleniyor. Bu oran 2024 için %2,1 ve önceki yıllarda yalnızca %1,5 civarındaydı.
Ekonomistler Olumlu: Büyüme İvme Kazanabilir
Deutsche Bank ekonomisti Robin Winkler, planın büyüklüğü ve hızının Almanya’nın birleşme dönemini hatırlattığınıbelirtiyor. Birleşmeden sonraki beş yıl içinde Almanya’nın borç seviyesi GSYİH’nin %41’inden %60’ına yükselmişti. Yeni planın ise Almanya’nın borç/GSYİH oranını %63’ten yaklaşık %84’e çıkaracağı tahmin ediliyor.
Hamburg Commercial Bank Başekonomisti Cyrus de la Rubia ise Almanya’nın %84 oranındaki borç seviyesinin halen ABD (%124) ve Fransa (%115) gibi ülkelere göre oldukça makul bir seviyede olduğunu vurguluyor.
Macroeconomic Policy Institute Araştırma Direktörü Sebastian Dullien, yeni yatırımlarla birlikte Almanya’nın büyüme hızının pandemi öncesindeki yıllık ortalama olan %1,8’e tekrar dönebileceğini ifade ediyor. Goldman Sachs ekonomisti Niklas Garnadt ise 2026 itibarıyla Almanya’nın büyüme hızının daha önceki %1’lik tahminlerinin aksine %2 seviyesine ulaşabileceğini öngörüyor.

Altyapı ve Savunma Şirketlerine Piyasalardan Güçlü Tepki
Yeni planın duyurulmasıyla birlikte savunma ve altyapı sektöründeki şirketlerin hisseleri sert yükseldi. Rheinmetall, Thyssenkrupp ve Hensoldt gibi savunma sanayi devlerinin hisseleri hızla değer kazanırken, altyapı yatırımları nedeniyle Heidelberg Materials ve Hochtief gibi inşaat devleri de %14’e varan artışlar yaşadı.
Altyapı yatırımları arasında 2025-2027 arasında demiryollarına yapılması planlanan 53 milyar euroluk “hazır” yatırım paketi öne çıkıyor. Bu proje, ekonomik büyümeye kısa vadede hemen etki edebilir.
Yapısal Sorunlar ve Jeopolitik Riskler Hâlâ Mevcut
Ancak bu devasa yatırım planına rağmen bazı ekonomistler temkinli. Jupiter Asset Management’tan Matthew Morgan, Almanya’nın yüksek enerji maliyetleri, küresel rekabetteki zorluklar ve yaşlanan iş gücü gibi ciddi yapısal sorunlarınınsürdüğüne dikkat çekiyor.
DIW Başkanı Marcel Fratzscher ise ABD ile olası bir ticaret savaşı gibi jeopolitik risklerin Almanya ekonomisi için hâlâ büyük tehdit oluşturduğunu, 2025 yılında dahi ekonomik daralmanın devam edebileceğini belirtiyor.
Öte yandan, BNP Paribas Başekonomisti Isabelle Mateos y Lago ise daha iyimser bir yaklaşım sergiliyor. Lago’ya göre yatırım hamlesinin yaratacağı “pozitif güven şoku”, jeopolitik belirsizliklere rağmen ekonomide hızlı bir iyileşme sağlayabilir.
Sonuç: Almanya Tarihî Bir Dönüşümün Eşiğinde
Almanya’nın başlatacağı bu devasa ekonomik dönüşüm, hem Avrupa’nın ekonomik dinamiklerini hem de Almanya’nın uzun vadeli ekonomik büyüme potansiyelini yeniden şekillendirebilir. Ancak yatırım hamlesinin ne derece başarılı olacağı, Almanya’nın iç yapısal sorunlarına ve dışarıdaki jeopolitik risklere karşı atılacak ek adımlara bağlı olacak. Bu nedenle önümüzdeki yıllar, Almanya için olduğu kadar tüm Avrupa ekonomisi için de kritik önemde olacak.