
Almanya savunma doktrininde on yıllar sonra en sert kırılmalardan biri yaşanıyor. Berlin hem insan kaynağını büyütüyor hem de yüksek irtifa balistik füze savunma kapasitesini İsrail’den satın alarak NATO’nun doğu hatlarına entegre etmeye başlıyor. Savaş sonrası dönemin “pasifize edilmiş Almanya”sı hızla geriye düşüyor; yerini yeniden silahlanan, orduyu genişleten ve NATO yükümlülüklerini stratejik ölçekte üstlenen bir aktör alıyor.
Alman hükümeti yeni askerlik modeli üzerinde anlaşarak 2026’dan itibaren yaklaşık 700 bin genci kayıt altına almaya hazırlanıyor. 1 Ocak 2026’dan itibaren tüm erkekler zorunlu kayıt sistemine dahil edilecek; gönüllü katılım hedeflerinin NATO standardının gerisinde kalması durumunda ise askerlik yeniden zorunlu hale gelecek. Bu, Berlin’in 1990 sonrası dönemde kademeli biçimde küçülen Bundeswehr’i yeniden bir savaş ordusuna dönüştürme iradesinin açık işareti.
Aynı dönemde Almanya, İsrail üretimi Arrow-3 uzun menzilli balistik füze savunma sistemini 3,6 milyar dolarlık anlaşmayla envantere alıyor. Sistem ilk kez İsrail dışına konuşlandırılacak ve İran benzeri balistik füze tehditlerine karşı Avrupa topraklarında aktif görev yapacak. Bu adım, Berlin’in yalnızca savunma kapasitesini değil, caydırıcılığını da fiilen yükseltiyor. Rusya’nın saldırganlığı, İran’ın füze kabiliyeti ve NATO’nun doğuya genişleyen risk algısı düşünüldüğünde, Arrow-3 konuşlandırması stratejik bir sıçrama niteliğinde.
Sonuç net: Almanya güvenlik politikasında tarihi bir sayfa açıyor. Asker sayısının artırılması, zorunlu hizmete dönüş opsiyonu ve ileri füze savunma sistemi tedariği birlikte okunduğunda, Avrupa’nın en büyük ekonomisi yeniden sert güç üretmeye başlıyor.
Uzun süre barış ekonomisi üzerine kurulu olan Almanya, artık yüksek savunma bütçesi, genişleyen ordu ve stratejik silah yatırımlarıyla yeni bir jeopolitik konuma yürüyor. Savaş makinesinin pasif döneminin bitiş çizgisi göründü; soru artık geri dönüşün hızı.
