BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Gelsenkirchen için şunu söylemek gerekir: Kimse şehrin sorunlarını örtbas etmiyor. Bir zamanlar Almanya’nın savaş sonrası toparlanmasını besleyen bir maden ve çelik gücüydü. Bugün ise, 270 bin nüfuslu Ruhr bölgesindeki bu sanayi sonrası şehrin en iyi günleri çoktan geride kaldı. Borç yükü altında ezilen Gelsenkirchen, uzun süredir Almanya’nın en yüksek işsizlik oranına sahip. Bir zamanlar kentin kalbi olan Bahnhofstrasse’deki yürüyüş, boşalan dükkân vitrinlerini, mobilite scooter’larıyla dolu kaldırımları ve birbirine karışan yabancı dilleri gösteriyor. Daha dış mahallelerde, bakımsız Schrottimmobilien’ler —genellikle 2014’te AB serbest dolaşım kısıtlamaları kaldırıldığından beri şehre yerleşen Rumen ve Bulgarların oturduğu harap binalar— göze çarpıyor. Bir yerel sakin, “Şehir zaten o zaman da çöplüktü” diyor.
Hal böyle olunca, radikal görüşleri nedeniyle iç istihbarat tarafından aşırı sağcı olarak nitelendirilen Almanya için Alternatif (AfD) partisi burada verimli bir zemin buldu. 14 Eylül’de Kuzey Ren-Vestfalya’daki (NRW) yerel seçimlerde, AfD Gelsenkirchen belediye meclisi oylarının %30’unu alarak, artık Ruhr’da gücünü kaybetmiş olan Sosyal Demokratları (%SPD) yakından takip etti. NRW genelinde AfD, 2020’deki son seçimlere kıyasla oylarını üçe katlayarak %15’e çıktı. Sonuç, partinin doğudaki kalelerinden çıkış yaptığı endişesini artırdı. AfD’nin NRW’deki başkan yardımcısı Kay Gottschalk, “Batıya ulaştık” diye övündü.

Ancak Ruhr kenti Oberhausen’den siyaset bilimci Martin Florack’ın işaret ettiği gibi, NRW birçok farklılığı barındırıyor: Düsseldorf gibi gelişen kentlerden, orta ölçekli sanayicilerin zengin kırsal bölgelerine ve Ruhr’daki sorunlu şehirlere kadar. Almanlar eyaleti sık sık küçük bir “federal cumhuriyet” olarak görür, ülkenin nabzını tutan bir barometre sayarlar. Kimileri AfD’nin NRW’deki yükselişine şaşırırken, kimileri de beklentilerini tam karşılamadığına dikkat çekti. Asıl dikkat çeken, eyalet içindeki farklılıkların boyutu oldu. Bu, sadece bir “AfD dalgası” değil, ülke genelinde olduğu gibi, giderek birbirinden kopan bölgelerin hikâyesi.
Şubat ayındaki genel seçimlerde Gelsenkirchen, eski komünist Doğu Almanya eyaletleri dışındaki iki şehirden biriydi ki AfD burada birinci oldu (diğeri Palatina’daki talihsiz Kaiserslautern). AfD, NRW yerel seçimlerinde eyalet genelinde Şubat’a kıyasla biraz daha düşük performans gösterse de Gelsenkirchen’de oylarını beş puan artırdı. Ruhr’un diğer kentlerinde de benzer bir tablo vardı: AfD adayları üç yerde belediye başkanlığı için ikinci tura kaldı.

Ancak Köln, Bonn ve Münster gibi daha zengin ve mezun oranı yüksek şehirlerde, AfD eyalet genelindeki yükselişinin gerisinde kaldı. Ruhr dışındaki pek çok yerde de Şubat performansına göre geriledi, hatta bazı şehirlerde 2020 seviyesini zor aştı. Genç seçmenlerde ise ciddi biçimde başarısız oldu. Buna karşılık, genel olarak kötü sonuç alan Yeşiller büyük şehirlerde daha iyi performans sergiledi. Eyalet çapında, muhafazakâr CDU hâlâ en büyük parti konumunda, ancak onlarca yıllık parçalanma eğilimi sürüyor.
Almanya genelinde de benzer bir tablo var. AfD, uzun zamandır daha gevşek parti bağlılıklarının olduğu doğuda daha başarılı oldu. Ancak ulusal düzeyde rekor kırdığı Şubat seçimlerinde bile, doğuda batıya kıyasla daha hızlı büyüdü. Son anketler, örneğin Saksonya-Anhalt’ta AfD’yi olağanüstü %39’a koyuyor. Parti, gelecek yılki eyalet seçiminde mutlak çoğunluk kazanmayı hedefliyor. Batı Almanya’daki gücü ise Avrupa’nın diğer aşırı sağ partileriyle benzer bir seviyede.

AfD’nin diğer partiler tarafından dışlanması devam ettikçe, NRW’de belediye başkanlıklarını kazanması pek olası görünmüyor. Ancak meclislerde yüzlerce yeni sandalye kazanmış olması, ciddi sorunlara yol açabilecek konumda olduğunu gösteriyor. Gelsenkirchen’de, meclisin neredeyse üçte birini elinde bulunduracak olan AfD’nin, okullarda helal yemek ya da Almanya’nın Ukrayna’ya desteği gibi konularda uzun gecelere yayılan tartışmalara yol açacağı şimdiden söyleniyor. SPD’li meclis üyesi Anna-Lena Karl, vatandaşların radikal bir partiyi şehir yönetiminde görmesinin “normalleşme” etkisinden kaygı duyuyor.
Partinin seçimleri yeterince ciddiye almıyor gibi görünmesine rağmen destek bulabilmesi de endişe yaratıyor. Eyalet teşkilatı, gizemli iç çekişmelerle bölünmüş durumda; aday bulmak için son dakika hamleleri, bazı meclislerde isimlerini bile doğru yazamayacak seviyede adaylarla sonuçlandı. Yine de seçmenlerin büyük kısmı, seçimleri eyalet ve federal siyasete yönelik bir referandum gibi gördü. AfD seçmenlerinin %40’ından fazlası, en önemli konunun eyalet ya da ulusal siyaset olduğunu söyledi.
AfD’nin seçici yükselişi diğer partiler için riskler barındırıyor. Doğuda, CDU’nun bazı yerel isimleri AfD’nin Rusya yanlısı söylemine yakın duruyor. Ruhr’daki SPD ise göç konusunda ulusal partiye göre çok daha sert bir dil kullanıyor. Duisburg’un SPD’li belediye başkanı Sören Link, göçmenler arasındaki sosyal yardım dolandırıcılığına karşı sert önlemler sözü verdi ve AfD’li rakibine karşı büyük bir zafer elde etti. Ancak bu, başka bölgelerde SPD’ye başarı getirecek bir yol değil.
AfD, şimdilik ülke genelinde bir dalga değil, ülkenin içinde büyüyen bir yarık gibi görünüyor. Gelsenkirchen’de olanlar, Almanya’nın başka sanayi merkezlerinin de gelecekte benzer bir yöne savrulabileceğine işaret ediyor.