Politika Vitrini mi, Ticari Gerçeklik mi?
Avrupa Birliği ile ABD arasında varılan yeni enerji anlaşması, yıllık 250 milyar dolarlık enerji ithalatı hedefiyle küresel piyasalarda büyük ses getirdi. Ancak veriler, bu hedefin gerek ABD’nin ihracat kapasitesi, gerek AB’nin ithalat yapısı açısından ulaşılması imkânsız bir noktada olduğunu gösteriyor. Enerji analistlerine göre, bu anlaşma daha çok politik bir mesaj niteliğinde.
Mevcut Rakamlarla AB–ABD Enerji Ticareti (2024 Verileri)
Kalem | AB’nin ABD’den İthalatı | AB’nin Toplam İthalatı | ABD’nin Toplam İhracatı | Hedeflenen 250 Milyar $’a Oranı |
---|---|---|---|---|
Ham Petrol | 573 milyon varil → 40,1 milyar $ | 3,38 milyar varil → 236,6 milyar $ | 1,45 milyar varil → 101,5 milyar $ | %16 |
LNG (Doğalgaz) | 35,1 milyon ton → 21,78 milyar $ | 82,7 milyon ton → 51,26 milyar $ | 87 milyon ton → 54 milyar $ | %8,7 |
Metalürjik Kömür | 2,67 milyar $ | Veri yok | 10,3 milyar $ | %1 |
TOPLAM (2024 Gerçekleşen) | 64,55 milyar $ | 165,8 milyar $ | %26 (AB hedefin dörtte biri kadar alım yaptı) |
Gerçek Kapasite ile Hedef Kıyaslaması
- ABD’nin toplam enerji ihracatı (petrol, LNG, kömür dahil): 165,8 milyar $
- AB’nin ABD’den 2024’teki toplam ithalatı: 64,55 milyar $
- Hedeflenen rakam: Yıllık 250 milyar $ (3 yıllık toplamda 750 milyar $)
Yani, AB ABD’den hem mevcut toplam ithalatını 4 katına çıkaracak, hem de ABD’nin tüm ihracat kapasitesini tek başına tüketecek. Bu da lojistik, altyapı ve fiyat açısından imkânsız görünüyor.
Tarihsel Benzetme
Enerji uzmanları bu anlaşmayı, Trump döneminde Çin ile yapılan ancak hedeflere ulaşılamayan “Faz 1” anlaşmasına benzetiyor. Çin, 200 milyar dolarlık enerji alım taahhüdü vermiş ama yalnızca yarısını gerçekleştirebilmişti.
Bugünkü tabloda ABD’nin ihracat kapasitesi sınırlı, AB’nin terminal altyapısı ise henüz bu ölçekteki artışı kaldıramayacak düzeyde. Ayrıca piyasa fiyatları ve taşıma maliyetleri de göz önüne alındığında, ekonomik rasyonalitenin ötesinde bir siyasi gösteri anlaşmasıyla karşı karşıyayız.
Bsekonomi Notu:
“AB–ABD enerji anlaşması, sahada uygulanabilirliği değil, vitrinde siyasî pozisyonu temsil ediyor. Gerçek piyasa kapasitesiyle kıyaslandığında, anlaşma fazla iddialı, düşük uygulanabilirlikli bir strateji. Küresel enerji arz güvenliğinin yeniden şekillendiği bu dönemde, gerçekleşemeyecek taahhütler, piyasalarda belirsizlik ve fiyat oynaklığı yaratma riski taşıyor. ABD’nin enerji altyapısı, ihracat kapasitesini yıllık 250 milyar dolarlık yalnızca AB odaklı satışa yönlendirecek düzeyde değil. Aynı zamanda, AB’nin enerji dönüşüm hedefleriyle bu kadar büyük bir fosil yakıt alımı çelişiyor. Bu tablo, siyasi pazarlıkta ‘rakam büyütmenin’, ekonomik fizibiliteye tercih edildiğini gösteriyor.”
Sonuç
250 milyar dolarlık taahhüt, kağıt üstünde güçlü görünse de; ticaret hacmi, lojistik altyapı, fiyatlamalar ve politik tutarlılık açısından gerçekçi değil. Bu anlaşmanın hayata geçirilmesi, piyasa gerçeklerinden çok siyasi konjonktüre bağlı bir irade beyanı olarak değerlendirilmeli.