
Trump yönetiminin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin küresel düzen kurucu rolünü resmen bıraktığını ilan ediyor.
Metin; Avrupa’nın “medeniyet erozyonu”, göç kaynaklı çöküş ve Ortadoğu’dan çekilme gibi radikal tespitler içeriyor.
Doktrin, Monroe Doktrini’nin modern versiyonu: ABD’nin odağı Batı Yarımküre, tehdit algısı ise jeopolitik rakiplerin bölgede güçlenmesi.
Trump’ın Yeni Doktrini: ‘Önce Amerika’ Küresel Düzeni Sarsıyor
ABD’de her yönetim bir Ulusal Güvenlik Stratejisi yayımlar; ancak Trump yönetiminin açıkladığı 33 sayfalık belge, son yirmi yılın en sert yön değişimini yansıtıyor. Washington, küresel düzenin lideri olma iddiasını geri çekiyor ve dünyaya basit bir mesaj veriyor: “ABD kendi yarımküresine odaklanacak, geri kalan ise ikincil.”
Belgenin en çarpıcı bölümü Avrupa’ya ayrılmış durumda. Kontrolsüz göçün ulus devlet modelini çökerttiği, Avrupa’nın “medeniyet silinmesi” ile karşı karşıya olduğu ve 20 yıldan kısa sürede tanınmaz hale geleceği belirtiliyor. Bu ifadeler transatlantik ilişkiyi tanımlayan diplomatik dilin tamamen terk edildiğini gösteriyor.
Washington–Brüksel Ayrışması: Savaş, Göç ve Güvenlik
Metin, Avrupa’nın savaş beklentilerine dair “gerçekçi olmayan varsayımlar” taşıdığını, bu nedenle ABD ile anlaşmazlık yaşandığını vurguluyor. Trump yönetimi, Avrupa’nın artık ABD dış politikasının merkezinde olmadığı görüşünü açıkça ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, Jamie Dimon’ın “Zayıf Avrupa ABD için risk” uyarısıyla doğrudan çelişiyor ve Washington içindeki strateji ayrışmasını görünür kılıyor.
Ortadoğu’dan Çekilme ve Yeni Hedef: Batı Yarımküre
Belgeye göre ABD, Ortadoğu’nun yükünü taşımayacak; bölgeyi artık bir yatırım ve ekonomik fırsat alanı olarak görecek. Güç projeksiyonu büyük ölçüde Batı Yarımküre’ye çekilecek. Bu dönüşüm, Amerikan dış politikasının ağırlık merkezini yeniden yazıyor.
Trump yönetimi ayrıca Monroe Doktrini’nin modern bir versiyonunun uygulanacağını belirtiyor. ABD’nin yarımküresinde Çin, Rusya veya başka bir rakibin askerî veya stratejik varlık kurmasına izin verilmeyeceği açıkça belirtiliyor. Bu, Pasifik’ten Karayipler’e kadar tüm jeopolitik hat üzerinde yeni bir gerilim dönemi anlamına geliyor.
Küresel Düzenin Sonu mu?
Belge, ABD’nin “demokratik düzenin hakemi” rolünü bıraktığını ilan ederken, uluslararası sistemin ağırlık merkezinin hızla parçalanabileceği bir dönemin sinyalini veriyor. Bu yaklaşım, Avrupa’da stratejik kırılganlıkları artırırken, gelişen piyasalarda belirsizliği ve risk primlerini büyütebilir.
Kısacası Trump’ın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, yalnızca bir dış politika metni değil; küresel güç dengesinin yeniden tasarlandığını gösteren bir yol haritası niteliğinde.
