ABD’nin Küresel Stratejisi Yeniden Şekilleniyor
Soğuk Savaş’tan bu yana Avrupa’nın güvenliğinde en büyük garantör olan ABD, artık bu rolü terk etmeye hazırlanıyor. Washington yönetimi, Avrupa ülkelerinin kendi güvenliklerini sağlamaları gerektiğini belirterek NATO’nun geleceğine dair köklü değişikliklerin sinyalini veriyor. ABD’nin küresel stratejisi yeniden şekilleniyor. Bu değişim, yalnızca Avrupa kıtasını değil, tüm küresel güç dengesini etkileyecek nitelikte.
ABD’nin Önceliği Asya-Pasifik Bölgesi
Son yıllarda ABD’nin dış politikasında önemli bir dönüşüm gözleniyor. Washington, Avrupa’daki askeri varlığını azaltırken Çin’i en büyük stratejik rakip olarak konumlandırıyor. Pentagon’un Asya-Pasifik bölgesine daha fazla kaynak ayırma planları, ABD’nin Avrupa’daki askeri sorumluluklarını sınırlamasına neden oluyor. Çin’in ekonomik ve askeri olarak yükselişi, ABD’yi Tayvan, Güney Çin Denizi ve Hint-Pasifik bölgesine daha fazla odaklanmaya itiyor.
ABD’nin Ukrayna Politikası Değişiyor
ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı destek son dönemde azalma eğilimi gösteriyor. Ukrayna’nın NATO üyeliği artık ihtimal dışı olarak görülürken, Washington yönetimi Kiev’e doğrudan askeri müdahale yerine Avrupa ülkelerinin destek vermesi gerektiğini savunuyor. Bu durum, Rusya’nın Ukrayna’daki etkisini artırmasına ve bölgedeki güç dengesinin Moskova lehine kaymasına neden olabilir.
Avrupa Savunma Harcamalarını Artırmaya Zorlanıyor
ABD’nin Avrupa’dan çekilmesi, NATO üyesi ülkeleri daha fazla savunma harcaması yapmaya yönlendiriyor. ABD yönetimi, NATO üyelerinin GSYİH’nın en az %5’ini savunmaya ayırmaları gerektiğini belirtiyor. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler, bağımsız bir Avrupa savunma yapılanması oluşturma yolunda adımlar atmaya başlarken, Avrupa Birliği içinde ortak bir ordu kurma fikri yeniden gündeme geliyor.
NATO’nun Geleceği Sorgulanıyor
ABD’nin liderliğinin azalmasıyla birlikte NATO’nun işlevselliği tartışmaya açılmış durumda. Avrupa ülkeleri, ABD olmadan ittifakın ne kadar etkili olabileceği konusunda farklı görüşlere sahip. Almanya ve Fransa gibi ülkeler daha bağımsız bir Avrupa savunma politikası oluşturmayı desteklerken, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya tehdidini doğrudan hisseden devletler, ABD’nin bölgedeki varlığının devam etmesini istiyor.
Rusya ve Çin İçin Avantajlı Bir Dönem
ABD’nin Avrupa’dan çekilmesi, Rusya ve Çin gibi ülkeler için stratejik fırsatlar doğuruyor. Moskova, Ukrayna’daki savaşı daha az dış baskıyla sürdürebilirken, Çin ise ABD’nin Avrupa’dan uzaklaşmasını küresel ekonomik ve siyasi etkisini artırmak için bir fırsat olarak görüyor. BRICS ülkelerinin ekonomik ve siyasi anlamda daha fazla dayanışma göstermesi, Batı merkezli dünya düzenine alternatif bir yapı oluşturabilir.
ABD’nin Büyük Bahsi: Güçlenecek mi, Zayıflayacak mı?
ABD yönetimi, Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlaması gerektiğini savunarak, küresel gücünü Asya-Pasifik bölgesinde pekiştirmeye çalışıyor. Ancak bu strateji başarısız olursa, ABD’nin küresel liderliği ciddi şekilde sarsılabilir. Avrupa ülkeleri kendi savunmalarını güçlendiremezse ve ABD’nin eksikliği hissedilirse, bu boşluğu Rusya ve Çin doldurabilir.
Dünya Çok Kutuplu Bir Yapıya mı Evriliyor?
ABD’nin Avrupa’daki etkinliğinin azalması, dünyada yeni bir çok kutuplu sistemin oluşmasına yol açabilir. Avrupa ülkeleri, ABD’ye bağımlılığını azaltarak daha bağımsız bir politik çizgi izlemeye çalışırken, Asya-Pasifik’te Çin ve ABD arasındaki rekabet giderek keskinleşiyor. BRICS ve Rusya-Çin ittifakı gibi oluşumlar, Batı’nın geleneksel gücüne meydan okumaya devam ediyor.
Avrupa’nın Kendi Güvenliği Konusunda Karar Anı
ABD’nin Avrupa’dan çekilme süreci, kıtanın kendi güvenliğini sağlamada ne kadar bağımsız olabileceğini test edecek. Avrupa ülkeleri, ya daha bağımsız bir savunma politikası geliştirecek ya da ABD’ye olan bağımlılığını yeniden tartışmaya açacak. Küresel güç dengesi değişirken, Avrupa’nın nasıl bir yol izleyeceği, gelecekteki uluslararası düzeni belirleyecek önemli bir faktör olacak.
Kaynak: http://behorizon.org