- ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick’in Tayvan’a yönelik “çip üretiminin %50’sini ABD’ye taşı” baskısı, teknoloji tedarik zincirini ve jeopolitik dengeleri doğrudan ilgilendiren bir kriz yarattı.
- Tayvan hükümeti bu öneriyi reddetti; böyle bir taahhüdün müzakere masasında yer almadığını ve kabul edilmeyeceğini açıkladı.
- Tartışma, Tayvan’ın “Silicon Shield” olarak bilinen stratejik güvenlik doktrinini zayıflatabileceği gibi, küresel yatırımcıların çip üretim coğrafyasına bakışını da yeniden şekillendiriyor.
ABD’nin “50-50 Çip” Baskısı
ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Washington’un Tayvan’dan ABD’ye ihraç edilen çip üretiminin yarısının doğrudan ABD topraklarında yapılmasını istediğini duyurdu. Bu talep, ABD’nin yarı iletken sektörünü Çin’den bağımsızlaştırma ve tedarik zincirinde stratejik özerklik sağlama hedefinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Özellikle yapay zekâ, savunma sanayi ve otomotiv gibi kritik sektörler için yarı iletkenlerin merkezi önemi, Washington’un bu hamlesinin arka planını oluşturuyor.
Ancak Tayvan tarafı bu baskıya sert yanıt verdi. Başbakan Yardımcısı Cheng Li-chiun, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Bu konu müzakerelerde masaya gelmedi ve biz böyle bir şartı kabul etmeyeceğiz” diyerek meseleyi net şekilde kapattı. Tayvan hükümeti, ABD ile teknoloji ve ticaret işbirliğine açık olduklarını ancak bu ölçekte bir üretim kaydırmasının gerçekçi olmadığını vurguladı.
Silicon Shield Tartışması
Tayvan’ın küresel çip üretimindeki liderliği yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir “güvenlik sigortası” olarak tanımlanıyor. “Silicon Shield” adı verilen bu stratejiye göre, Tayvan’ın dünya çapında yarı iletken arzında oynadığı kritik rol, ABD ve Batı’nın adayı savunma motivasyonunu artırıyor. Fakat Washington’un “50-50” talebi, bu kalkanın zayıflatılması anlamına gelebilir.
South China Morning Post’un analizine göre, Lutnick’in bu çıkışı Pekin’e “örtük bir davet” olarak yorumlanabilir. Çünkü çip üretiminin önemli kısmı ABD’ye kayarsa, Çin’in Tayvan üzerindeki jeopolitik baskısı Batı için daha düşük maliyetli hale gelebilir. Bu nedenle Çin medyası söz konusu talebi “yeşil ışık” olarak manşetlerine taşıdı.
Küresel Tedarik Zinciri ve Yatırımcı Etkisi
ABD’nin böyle bir stratejiyi hayata geçirmesi, küresel tedarik zincirinde devasa bir yeniden yapılanmayı gerektiriyor. TSMC gibi dev üreticilerin tesislerini ABD’de hızla büyütmesi milyarlarca dolarlık yatırımlar gerektiriyor. Arizona’daki TSMC fabrikasının açılış sürecinde yaşanan gecikmeler, bu işin teknik ve operasyonel zorluklarını açıkça gösterdi.
Yatırımcılar açısından bu gelişme iki yönlü okunuyor:
- Olumlu senaryo: ABD’de üretim kapasitesinin artması, uzun vadede arz güvenliği yaratabilir ve jeopolitik şoklara karşı dayanıklılığı artırabilir.
- Olumsuz senaryo: Kısa vadede maliyetler yükselecek, yatırım harcamaları artacak ve üretim zincirinde geçici darboğazlar yaşanabilecek. Bu da teknoloji şirketlerinin bilançolarına baskı yapabilir.
Sonuç: Jeopolitik Riskler ve Ekonomi İç İçe
ABD’nin Tayvan’dan talep ettiği “50-50 çip üretimi” planı, yalnızca ticaret politikası değil, küresel güvenlik mimarisi açısından da kritik. Tayvan’ın bu şartı reddetmesi şimdilik statükoyu koruyor, ancak Washington’un baskısı sürerse Taipei üzerindeki baskı daha da artacak.
Yatırımcılar için bu tablo, yarı iletken sektöründe uzun vadeli fırsatlarla birlikte jeopolitik risklerin aynı anda yükseldiği bir döneme işaret ediyor. Özellikle teknoloji hisselerine yatırım yapanlar açısından, çip sektöründeki her yeni gelişme yalnızca bilanço rakamlarını değil, küresel güç dengelerini de fiyatlamanın merkezine koyuyor.