Jackson Hole toplantılarında Fed Başkanı Jerome Powell’ın sözleri yalnızca bir merkez bankacısının konuşması değildi; aynı zamanda bir dönemin kapanış ilanıydı. Powell, “Volcker geleneğini devam ettirmekten gurur duyuyorum” diyerek sahneden ayrıldı. Bu cümle, Fed’in bağımsızlık geleneğinin sona ermek üzere olabileceğini ve para politikasının siyasi vesayetin gölgesine girebileceğini işaret ediyordu. Ufukta ise Trump’ın yeniden şekillendireceği, büyüme ve istihdamı enflasyonla mücadeleden önde tutan bir para politikası görünmeye başladı. Bu tablo, 1970’lerin çift haneli enflasyon dönemini ve eriyen para otoritesi güvenini hatırlatıyor.

Grafiğe bakıldığında karşılaştırma daha da netleşiyor. ABD’de 1970–1980 arası enflasyon %10’un üzerine çıkarak ekonomik düzeni altüst etmiş, Fed’in bağımsızlığı sert biçimde tartışılmıştı. Bugün manşet enflasyon %2,7 seviyesinde. İlk bakışta bu “kontrollü” bir oran gibi görünebilir; ancak asıl mesele fiyatların düzeyi değil, kurumların güvenilirliği. Çünkü piyasalar şunu biliyor: Para basımı ve mali baskınlık, siyasi tercihlerle önceliklendirildiğinde fiyat istikrarı kolayca ikinci plana düşebilir. Bu da enflasyonun kalıcı hale gelmesine yol açabilir.
Yatırımcılar bu mesajı erkenden aldı. Nominal değerlerden çok reel değerlerin öne çıktığı bir döneme giriliyor. Hisse senetleri, gayrimenkul, altın ve seçici kripto varlıklar, tıpkı 1970’lerde olduğu gibi, sermayenin korunaklı limanı haline geliyor. Çünkü kâğıt para sorgulanabilir olduğunda, geriye yalnızca elle tutulur değerler kalıyor.
ABD Hazinesi’nin artan borçlanma ihtiyacı Fed’e daha fazla yük bindirecek. Bu durum, bağımsızlık yerine siyasi uyumun öne çıkması halinde, küresel merkez bankalarının rezerv çeşitlendirme hamlelerini hızlandırabilir. Doların onlarca yıldır tartışmasız kabul edilen “rezerv para” rolü, ilk kez bu kadar ciddi şekilde sorgulanıyor.
Türkiye açısından bu dönüşüm hem risk hem de fırsat barındırıyor. Bir yandan yüksek dolar volatilitesi gelişen piyasaların kırılganlığını artırırken, diğer yandan reel varlıklara kayış yabancı ilgisini Borsa İstanbul ve Türk emlak piyasasına yeniden çekebilir. Özellikle global yatırımcıların güvenli liman arayışında, gelişmekte olan piyasaların seçici hikâyeleri ön plana çıkabilir.
Sonuçta asıl kritik soru şu: Fed bağımsızlığını koruyabilecek mi? Eğer cevap evetse, dolar güvenli liman statüsünü sürdürür. Ancak Trump’ın siyasi baskısı ağır basarsa, piyasanın gerçek güveni dolar yerine reel varlıklara kayacak. Powell’ın zarif vedası bu yüzden sessiz bir uyarı niteliğinde: Enflasyon bugün %2,7’de olabilir, fakat asıl risk fiyatlarda değil, kurumların güveninde gizli. Tarih bize gösteriyor ki, güven kayboldu mu rakamların hiçbir hükmü kalmaz.