- ABD Yüksek Mahkemesi yarın Halkbank’ın dokunulmazlık temyizini kapalı oturumda değerlendirecek.
- Kabul edilirse dava 2026’ya sarkacak, devlet bankalarının ABD’deki statüsü için emsal olacak.
- Reddedilirse dosya New York’ta esas yargılamaya dönecek, Halkbank için bilançoyu zorlayacak riskler öne çıkacak.
ABD ile Türkiye arasında uzun süredir gerilime neden olan Halkbank davasında kritik bir dönemeç kapıda. Washington’dan gelen bilgiye göre ABD Yüksek Mahkemesi (Supreme Court), Türkiye Halk Bankası A.Ş.’nin (Halkbank) “ortak hukuk dokunulmazlığı” (common-law immunity) talebiyle yaptığı temyiz başvurusunu 29 Eylül Pazartesi günü kapalı bir konferansta ele alacak. Bu prosedür, davanın esastan görüşülüp görüşülmeyeceğine karar verilen aşamayı ifade ediyor.
Bankanın temel argümanı, Türk devletine ait bir kurum olduğu için ABD’de ceza yargılamasından muaf tutulması gerektiği. Ancak davanın geçmişi, sadece hukuki boyutla sınırlı değil; İran yaptırımlarını delme iddiaları üzerinden Washington–Ankara hattında yıllardır süren diplomatik gerilimle iç içe geçmiş durumda.
Sürecin Olası Yönleri
Mahkeme, bu aşamada iki kritik karar alabilir.
1. Temyizin Kabulü (Certiorari Grant): Eğer mahkeme Halkbank’ın başvurusunu kabul ederse, dava süreci fiilen askıya alınacak ve takvim muhtemelen 2026’ya uzanacak. Yüksek Mahkeme bu durumda sözlü duruşma tarihini belirleyecek, ardından nihai karar aylar sonra açıklanacak. Böyle bir senaryoda, ya Halkbank lehine bağışıklık kararı çıkacak ve dava düşecek ya da alt mahkemeye geri gönderilecek. En önemlisi, ABD’de faaliyet gösteren devlete ait bankalar ve şirketler için emsal oluşturacak bir hukuki çerçeve çizilmiş olacak. Bu, sadece Türkiye’yi değil; Çin’in devlet bankaları, Körfez fonları ya da Rusya’nın finansal kuruluşları açısından da kritik bir örnek haline gelebilir.
2. Temyizin Reddi (Certiorari Denied): Başvurunun reddi halinde ise alt mahkeme kararı kesinleşecek ve dosya New York Güney Bölge Mahkemesi’nde kaldığı yerden devam edecek. Bu senaryoda esas yargılama hızlanacak, Halkbank doğrudan ceza davasıyla yüzleşecek. Bu gelişme bankanın bilançosu, uluslararası kredi ilişkileri ve itibarında yeni bir baskı unsuru yaratabilir. Özellikle ABD’de açılabilecek olası tazminat davaları ve para cezaları, bankanın sermaye yapısını zorlayacak riskler barındırıyor.
Uluslararası Hukuk ve Diplomasi Boyutu
Halkbank davası, uluslararası hukukun ABD yargısı içindeki yansımalarını test eden nadir vakalardan biri. Türk tarafı, bankanın devletin bir parçası olduğunu ve “bağışıklık” doktrini gereği yargılanamayacağını savunuyor. ABD’li savcılar ise davanın bireysel banka operasyonlarına dayandığını, dolayısıyla dokunulmazlık kapsamına girmediğini iddia ediyor.
Bu gerilimin bir diğer boyutu da diplomatik ilişkiler. Washington’da Halkbank dosyası, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir “hukuki kaldıraç” olarak görülüyor. Ankara ise sürecin siyasi nitelik taşıdığını, finansal yaptırımlar üzerinden Türkiye’nin dış politikasına baskı kurulduğunu düşünüyor.
Finansal Etkiler ve Piyasa Okuması
Halkbank hisseleri uzun süredir bu davanın gölgesinde işlem görüyor. Yatırımcılar, olası yüksek meblağlı cezaların bankanın kârlılığına ve kredi notlarına etkisini fiyatlamaya çalışıyor. Temyizin kabul edilmesi, bankaya en azından kısa vadeli bir rahatlama sağlayabilir; çünkü süreç 2026’ya ötelenmiş olacak. Ancak reddi halinde, New York’ta hızla ilerleyecek bir ceza davası bankanın uluslararası finansman maliyetlerini yükseltebilir.
Burada kritik nokta, davanın sadece Halkbank bilançosunu değil, Türkiye’nin uluslararası finansal itibarı ve ABD ile ekonomik ilişkilerini de etkilemesi. ABD’deki hukuki baskının, Türkiye’nin dolar bazlı borçlanma maliyetlerine yansıma ihtimali yatırımcıların radarında.
Geniş Çerçeve
Halkbank davası, küresel piyasalarda “finans-hukuk-jeopolitik” kesişiminde izleniyor. Bir tarafta yaptırım rejimlerinin etkinliği, diğer tarafta devlet bankalarının bağışıklığı tartışılıyor. Yüksek Mahkeme’nin yarın alacağı karar, sadece bir bankanın kaderini değil, uluslararası sistemde devlet kurumlarının yargı önündeki statüsünü de yeniden tanımlayabilir.
Sonuç olarak, ABD Yüksek Mahkemesi’nin Halkbank için vereceği karar, hem Türkiye–ABD ilişkilerinde diplomatik tansiyonu hem de küresel yatırımcıların “devlet bankaları”na bakışını belirleyecek. Kararın ertesi gün piyasalarda yankı bulması kaçınılmaz görünüyor.