
ABD Savaş Bakanı Hegseth, Monroe Doktrini’nin “her zamankinden daha güçlü” şekilde yeniden devrede olduğunu açıkladı.
Washington, rakip güçlerin Batı Yarımküre’de askerî ya da stratejik kapasite kurmasına kesin olarak izin vermeyeceğini söyledi.
Bu doktrin, ABD’nin küresel rolünü daraltıp odağını kendi yarımküresine kaydırdığı yeni güvenlik mimarisinin çekirdeğini oluşturuyor.
Washington’dan Sert Mesaj: Monroe Doktrini Tam Güç Geri Döndü
ABD Savaş Bakanı Hegseth’in açıklaması, Washington’un yeni güvenlik yaklaşımının en net ifadesi oldu: “Hasımlarımızın kuvvetlerini ya da diğer tehdit edici kabiliyetlerini yarımküremizde konuşlandırmasına izin vermeyeceğiz. Monroe Doktrini yürürlüktedir ve her zamankinden daha güçlüdür.”
Bu çıkış, ABD’nin dış politika eksenini yeniden Batı Yarımküre’ye kilitlediğini ve küresel rekabette savunma hattını kendi coğrafi alanına çektiğini gösteriyor. Jeopolitik rakiplerin — Çin, Rusya veya İran gibi — Latin Amerika ve Karayipler’deki her türlü askerî varlığı artık bir “kırmızı çizgi” olarak tanımlanıyor.
Monroe Doktrini Nedir? Neden Önemli?
1823’te ilan edilen Monroe Doktrini, ABD’nin temel jeopolitik kuralıdır. Özünde iki prensip taşır:
• Avrupa güçleri Batı Yarımküre’ye müdahale edemez.
• ABD, kendi yarımküresini dış nüfuza kapalı bir nüfuz alanı olarak görür.
Tarihsel olarak Latin Amerika’daki darbelerden Karayip güvenlik hatlarına kadar birçok kritik karara yön vermiş bu doktrin, Washington’un “arka bahçesinde” yabancı askerî güçlere sıfır tolerans politikası anlamına gelir.
Hegseth’in açıklaması bu prensibin yeniden aktif şekilde uygulandığını ve 21. yüzyıl rekabetinde doktrinin modern formuyla geri döndüğünü gösteriyor.
Neden Şimdi? Jeopolitik Baskı Artıyor
Washington, Çin’in Latin Amerika’da liman işletmeciliği, telekom altyapısı ve enerji projeleri üzerinden nüfuz artışını; Rusya’nın Venezuela ve Küba ile askerî iş birliğini; İran’ın bölgedeki istihbarat bağlantılarını ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor.
Bu nedenle Biden ve Trump dönemlerinde farklı tonlarda başlayan yarımküre odaklı güvenlik yaklaşımı, Trump yönetiminin son strateji belgesiyle tamamen resmileşti.
Piyasa ve Diplomasi Açısından Sonuç
Monroe Doktrini’nin yeniden canlanması:
• Çin–ABD gerilimini Pasifik hattından Latin Amerika’ya genişletebilir.
• Latin Amerika’nın yatırım ortamını jeopolitik açıdan daha dalgalı hâle getirebilir.
• ABD’nin küresel güvenlik yükünü azaltırken kendi bölgesine yoğunlaşacağı yeni bir bloklaşma dinamiği yaratır.
Görünüm net: ABD, küresel düzeni yönetmek yerine kendi yarımküresini korumaya odaklanan daha içe dönük bir stratejik evreye geçiyor. Bu da dünya siyaseti ve piyasalarda yeni bir jeopolitik rekabet alanı yaratıyor.
