
Dijital şiddet, internetin hayatın merkezine yerleşmesiyle birlikte en hızlı büyüyen istismar biçimine dönüştü ve özellikle kadınları, kız çocuklarını ve toplumsal cinsiyet normlarına uymadığı düşünülen bireyleri çevrimiçi alandan çekilmeye zorluyor. Trolleme, ısrarlı takip, deepfake, doxing ve siber zorbalık gibi yöntemlerle her yıl milyonlarca insan hedef haline geliyor. Birleşmiş Milletler’e göre dünya genelinde yaklaşık 6 milyar kişi internet kullanıyor; bu kullanıcılar arasında erkekler lehine 280 milyon kişilik bir fark var. Bu fark yalnızca erişimde değil, maruz kalınan risklerde de kendini gösteriyor: Kadınlar, genç kızlar ve LGBTİ+ bireyler çok daha ağır sonuçlarla karşılaşabiliyor.
Araştırmalar tabloyu net biçimde ortaya koyuyor. BM Kadın Birimi’ne göre kadınların ve kız çocuklarının yüzde 58’i internette en az bir biçimde şiddete uğradığını söylüyor. Avrupa’da yapılan bir çalışma ise kadınların çevrimiçi tacize uğrama ihtimalinin erkeklere kıyasla 27 kat daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Çevrimiçi şiddetin refah üzerindeki etkisi de dramatik: Kadınların yüzde 92’si psikolojik durumlarının olumsuz etkilendiğini belirtiyor.
Dijital şiddet farklı biçimlere bürünebiliyor. En yaygınlarından biri olan trolleme, kışkırtıcı ve saldırgan mesajlarla kişiyi yıldırmayı amaçlıyor. CCDH’ye göre iki tip troll öne çıkıyor: Büyük takipçi kitlesi olan kişileri hedef alarak tacizi büyütmeyi amaçlayanlar ve “zarar vermekten keyif alan” olumsuz sosyal motivasyonlu troller. Tepki vermek, bu troller için çoğu zaman teşvik anlamına geliyor.
Bir diğer tehdit türü olan doxing, bireyin adres, telefon numarası, aile bilgisi gibi özel verilerinin internette yayılmasıyla gerçekleşiyor. Bu durum fiziksel takip, tehdit ve gerçek hayatta şiddete kadar uzanabiliyor. JK Rowling’in ev adresinin çevrimiçi olarak yayılması ve ardından yaşadığı süreç, bu tehlikenin boyutlarını ortaya koyuyor. Facebook ve Instagram gibi platformlar, son yıllarda kullanıcıların adreslerinin yeniden paylaşılmasını yasaklayarak bu riski azaltmaya çalışıyor.
Deepfake teknolojisi ise istismarın yeni yüzü. Yapay zekâ ile üretilen sahte görüntüler ve videolar, yalnızca politik manipülasyon için değil, pornografik içerik üretmek için de kullanılabiliyor. İngiltere’de yapılan bir ankette, dört kişiden birinin rıza dışı cinsel içerikli deepfake üretiminin “yanlış olmadığını” düşündüğü görüldü. Bu bulgu, teknolojinin ne kadar hızlı normalleştiğini ve hukukun bu alanda ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. İngiltere, Avustralya ve İrlanda başta olmak üzere birçok ülke rıza dışı görüntü manipülasyonunu suç kapsamına aldı.
Çocuklara yönelik çevrimiçi grooming ise en tehlikeli başlıklardan biri. Fail, çocuğun güvenini kazanarak onu çevrimiçi ya da yüz yüze istismara hazırlıyor. Bu tür vakalar uzun süreli kaygı, travma, kendine zarar verme davranışları ve intihar riskine kadar uzanan ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Siber zorbalık da milyonlarca kişinin günlük hayatını etkileyen bir başka alan. Sosyal medya, oyun platformları, mesajlaşma uygulamaları üzerinden gerçekleşen saldırılar bazen kurbanın tanımadığı kişilerden, bazen de çevresinden gelebiliyor. Failin anonim kalabilmesi, mağduru daha savunmasız hissettirebiliyor.
Uzmanlara göre dijital şiddetten korunmak için alınabilecek belirli önlemler var. BM’nin önerileri arasında, internette paylaşılan bilgilerin sınırlandırılması ve iki kez düşünerek paylaşım yapma ilkesi öne çıkıyor. Adres ve telefon gibi kişisel bilgilerin çevrimiçi görünürlüğünü minimuma indirmek, tüm platformlardaki gizlilik ayarlarının sıkılaştırılması, coğrafi konum servislerinin kapatılması kritik adımlar arasında. Şüpheli hesapları bildirmek, tanıdıkları kişisel bilgileri paylaşmama konusunda uyarmak ve anonim tacizi ciddiye almak, bireyin riskini ciddi şekilde azaltabiliyor.
Riskler ise her kesimde eşit değil. Kadın siyasetçiler, gazeteciler, aktivistler; beyaz olmayan kadınlar; LGBTİ+ bireyler ve engelli kadınlar çok daha yüksek oranda hedef alınıyor. Bu nedenle BM, tüm dünyada hükümetleri dijital şiddeti tanımaya, kişisel bilgileri daha iyi korumaya ve platformları zararlı içerikleri kaldırma konusunda daha sorumlu davranmaya çağıran kapsamlı bir kampanya başlattı. Kampanya 10 Aralık’a kadar sürecek.
Dijital şiddet artık yalnızca bir güvenlik veya teknoloji sorunu değil; sosyal yaşamı, psikolojiyi, demokrasiyi ve eşitliği etkileyen geniş ölçekli bir kriz. İnternetin sunduğu imkanlardan vazgeçmek yerine, riskleri anlamak ve bilinçli korunma adımları atmak bugün her kullanıcı için hayati önem taşıyor.
