
Washington’un Venezuela’ya dönük söylemi artık diplomatik süslere ihtiyaç duymuyor. ABD Kongre Üyesi Maria Elvira Salazar’ın sözleri, yeni dönemin ne kadar çıplak bir dille kurulduğunu açık etti:
“Venezuela’ya girmek üzereyiz. Girmemiz gerekiyor… Bu ülke Amerikan petrol şirketleri için bir şölen olacak. 1 trilyon dolarlık ekonomik aktivite var. Şirketlerimiz girip bu petrolü alabilir.”
Pazarlık açık, hedef net: petrol, gaz, enerji ve yeniden dağıtılan güç alanı.
Trump’ın ikinci döneminde Washington’un Venezuela dosyası hız kazandı. Kapalı kapılar ardında yürüyen pazarlıklara göre Maduro, koltuğunu koruma garantisi karşılığında petrol ve gaz sahalarını Amerikan şirketlerine açmayı teklif etti. Bu, kapı aralığından sızan en kritik bilgi.
Bu nedenle artık tartışma “Maduro mu gitsin?” değil, “Maduro kalarak mı teslim edecek, giderek mi?” noktasında.
Arka planda Çin ve Rusya etkisini dengeleme hedefi de bulunuyor. Ama asıl mesele, rezervler. 1 trilyon dolar büyüklüğündeki kaynak alanı, ABD petrol devlerini şimdiden sıraya dizmiş durumda. Soru şu: Washington sahaya Madurolu bir geçişle mi girecek, yoksa Madurosuz, doğrudan yeniden tasarımla mı?
Trump’ın Maduro’yu resmen terörist ilan edip aynı anda telefon diplomasisi yürütmesi, senaryonun iki sonlu ilerlediğini gösteriyor. Hat çekildi, seçenekler de net:
Ya Maduro masaya oturup sahayı açacak,
ya da Washington, sahayı açtıracak biriyle devam edecek.
Venezuela artık ‘demokrasi götürme’ başlığıyla değil, petrol paylaşım modeliyle konuşuluyor. Kapı gıcırdamıyor — sonuna kadar açık.
