BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Büyük tablolar, sayfalar dolusu yorum ilham edebilir. 2021’de tamamlanan ArtEmis projesi ise daha özlü bir yaklaşım benimsedi. Bu proje, binlerce tabloya verilen duygusal tepkilerin dijital bir arşive kaydedilmesi için insanları görevlendirdi. Bu “yorumcular”, her biri bir emoji ile gösterilen sekiz duygudan birini seçebiliyordu. Bu çalışmaya ve daha sonra yürütülen, daha büyük ölçekli ArtELingo projesine dayanarak, Degas’nın 1876 tarihli başyapıtı gibi karmaşık sanat eserleri, birkaç sayıyla özetlenebiliyor. “L’Absinthe” tablosu insanlara gösterildiğinde, katılımcıların üçte ikisinden fazlası “üzüntü” seçeneğini işaretledi. Yaklaşık beşte biri “eğlence”yi, onda biri ise “memnuniyet”i tercih etti (belki de rahat ayakkabılara sempati duydukları için). Hiç kimse öfke, hayranlık, tiksinti, heyecan veya korku gibi diğer duyguları seçmedi. Birkaç kişi de dokuzuncu bir “başka bir şey” seçeneğini işaretledi.
ArtEmis, yaklaşık 80.000 tablo için anketler yaptı. Proje ayrıca, yapay zekâyı kullanarak insan tepkilerini taklit etmeye çalıştı; insanların ne hissedeceğini tahmin edebilen bir model geliştirmeye çalıştı, ancak bu girişim karmaşık sonuçlar verdi. Sorbonne Ekonomi Okulu’ndan Clément Gorin, Toronto Üniversitesi’nden Stephan Heblich ve Bristol Üniversitesi’nden Yanos Zylberberg’in “State of the Art” adlı yeni makalesi de aynı şeyi hedefliyor. Yazarlar, tabloların %70’i üzerinde bir model eğitti ve diğer tablolar için anket sonuçlarını tahmin edip edemeyeceğini test etti. Modelden memnun kaldıklarında, onu 15. yüzyıldan günümüze 630.000’den fazla tabloya uyguladılar.
Üçlü, bu verileri “tarihi bir duygu zaman serisi” olarak tanımlıyor ve Tolstoy’un 1898’de ortaya koyduğu sanat teorisine atıfta bulunuyor. Tolstoy, sanatçıların eserleri aracılığıyla izleyicilere adeta bulaşıcı bir şekilde duygu aktarabileceğine inanıyordu. “Bulaşma ne kadar güçlüyse, sanat olarak o kadar iyidir.” Eğer tablolar gerçekten bu şekilde iletişim kuruyorsa, prensipte bu aktarım adımlarının ters yönden izlenmesi mümkün olabilir. Yani, günümüz insanlarının geçmiş yüzyıllara ait bir esere verdiği duygusal tepki, sanatçısı ve onu şekillendiren dünya hakkında ipuçları verebilir.
Gorin, Heblich ve Zylberberg, ressamların kendilerine özgü “duygusal imzaları” olduğunu gösteriyor. Kandinsky heyecan veya eğlence, Monet memnuniyet, Rembrandt ise üzüntü uyandırma eğiliminde. Araştırmacılara göre, yalnızca sanatçıyı bilmek bile bir eserin duygusal değerindeki değişkenliğin %40-50’sini açıklayabiliyor. Ancak geri kalan kısım başka faktörlerle açıklanmalı. Örneğin ülkeler arasında, sanatın etkisinde küçük ama sistematik farklar var. Rastgele bir yıl ve tablo seçildiğinde, memnuniyet duygusunu uyandırma ihtimali Danimarka veya Britanya’da üretilmişse %31-32, İtalya veya İspanya’da üretilmişse yalnızca %26. Bu olasılıklar, İspanya İç Savaşı gibi tarihsel çalkantılara da tepki veriyor.
Bireysel ressamlar kariyerleri boyunca değişim gösterebiliyor. El Greco’nun (Yunanistan’da doğup İspanya’ya taşınan bir ressam) son dönem eserlerinde korku duygusu daha fazla hissediliyor; bu, muhtemelen Karşı Reformasyon’dan etkilenmesinden kaynaklı. Degas’nın da inişleri ve çıkışları olmuş. “L’Absinthe”ten yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra ürettiği “Blue Dancers” tablosunda, sahneye çıkmaya hazırlanan dört balerini gösterir; dimdik omuzlar ve çapraz yerleşimli parlak uzuvlar dikkat çeker. Bu tabloya bakanların yalnızca 20’de biri “üzüntü” duygusunu seçmiştir.
Araştırmacılar, bir sanatçının duygusal repertuvarındaki değişimlerin ülkesinin ekonomik koşullarıyla bağlantılı olup olamayacağını sorguluyor. Bu kolay değil. Zylberberg’in belirttiği gibi, herhangi bir ülkenin kişi başına GSYİH grafiği yüzyıllar içinde genelde “az gecikmeli bir hokey sopası” gibi görünürken, sanatçıların üretimi çok daha dalgalıdır. Yine de ekip, ekonomik büyümenin sanatçıların duygusal karışımında değişiklikle ilişkili olduğunu buldu. Kişi başına GSYİH’nın 25 yıl boyunca yılda %4 artması halinde, bir tablonun üzüntü uyandırma ihtimali %11’den %8,8’e düşüyor; memnuniyet uyandırma ihtimali ise %31,4’ten %33’e çıkıyor.
Küreselleşme ve etkileri
Yazarlar ayrıca, sanatsal ruh hali ile ekonomik açıklık arasında dikkat çekici korelasyonlar buldu. Örneğin 19. yüzyılın son 30 yılında Britanya’nın dış ticareti hızla genişledi: ithalat, GSYİH’nın %28’inden %48’ine çıktı. Bu tür bir küreselleşme, hesaplamalara göre, daha mutlu eserlerle ilişkili: bir sanatçının eserinin üzüntü uyandırma ihtimalinde 1,4 puan düşüş; memnuniyet ya da hayranlık uyandırma olasılığında ise artış. Bu gazete, 19. yüzyılda serbest ticaretin iyi olduğu inancıyla kurulmuştu. Görünüşe göre serbest ticaret, “muhteşem” de olabiliyor.
Sanat eleştirmenleri, büyük tabloların duygusal yüzdelere indirgenmesine, özellikle de sayıların çoğu makine tarafından üretilmişse, karşı çıkabilir. Üç ekonomistin hiçbiri sanat tarihi eğitimi almış değil. Ancak Zylberberg’in babası profesyonel bir ressamdı. Holokost’tan derinden etkilenmiş olan babasının erken dönem eserleri “korku ve öfke”yi yansıtıyordu. Kariyerinin sonuna doğru ise sanatı “daha pozitif” hale geldi. Bu veri makalede yer almıyor, ancak sanatın toplumu yansıttığı ve bir sanatçının eserlerindeki duygu değişimlerinin dönemin duygusal bir göstergesi olabileceği tezini etkileyici biçimde ortaya koyuyor. ■